Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

R. G. 49. Otuzsekizinci Tecelli: Yakin ve Kurbiyet

49. OTUZSEKİZİNCİ TECELLİ: YAKİN VE KURBİYET

-      Ya Gavs. Birisi Benden kurb sahibi ise, o ancak masiyettedir. Zira onlar acz ve nedamet ehlidirler.

Kurbiyet, Hakkel Yakîn mertebesidir. Hüviyet Tevhidi ile anlaşılabilir. Allah bütün mevcudları Zati Nefsinin aynası olarak nefsi hüviyetleri mertebesinden halketti. Zati Nefsi, Zati hüviyetini oluşturmaktadır. “Zati Hüviyet” iki mertebeyi kendinde bulundurur. “Zati Hüviyet” alemlerde açılmasıyla (Nefesi (Nefsi) Rahman ile) taayyün eden isim ve sıfatları ile Zatı “taayyün ve tecelli hüviyetini” oluşturdu. Taayyün ve tecelli Hakk’ın batından zuhura doğru açılımıdır. Hakk’ın batından zuhura doğru açılımıdır. Hakk’ın gizli hazinesini ortaya çıkarmasıdır. Gizli hazinede olup, henüz açmadığı kısım ise “Zati Hüviyet Gaybı” olarak adlandırılır. Taayyün ve tecelli bu mertebeden olup ayrıntıları “Vahdeti Vücud Mertebeleri” makalesinde açıklandı. İşte taayyün sonrası oluşan her mevcud “nefsi hüviyet” kazandı. Bu Zatı Nefsi ile kaim oldu. Her nefsi hüviyet kendi mertebesinde taşıdığı isim ve sıfatlar kadar (tecelli hüviyeti) O’nu temsil ettiği ve tafsile çıkardı. Her insanda “tecelli hüviyeti” ile açığa çıkan kısım “zahir hüviyeti” oluşturdu. Hakk ise bu iki mertebede her an bizimle olduğunu şu ayette açıklamıştır: “Nerede olursanız O (Hüve) sizinle beraberdir” (Hadid/4).

Kurb ehli Hakkel yakin Hakk’ı bilmesine rağmen “Hüviyet Gaybı” mertebesi hakkında irfan sahibi olamayacağını bilendir. Efendimiz bu hakikiati “Künhü Zatını idrak edemedik” diyerek belirtmişlerdir. Ehlullahta “Allah’ı künhüyle idrak edemeyeceğini idrak, idrakin kendisidir” buyurmuşlardır.

Kurb ehlinin yakındığı bir vasıf budur. Diğeri ise kendi “nefsi hüviyeti”ile “sınırlanmış” ve “kayıtlanmış” bir hüviyete sahip oluşudur. Nefsinden açığa çıkan isim ve sıfatlar ancak “tecelli oranında” ve “tecelli zamanın”dadır. Bu nedenle kayıtlı ve sınırlı olduğunu ve tecellinin “Dehr” içinde zamana bağlı olduğunun farkındadır. Ve Hakk ancak tecelli ederse “VAR” olduğunu bilmektir.

O, tecelli ettiği şekliyle O’nunla beka kazanabileceği bilir. Bu sınırlanmalar ve kayıtlananlar kurb ehlinin yakınması olarak belirtilmiştir. Her ne kadar Hakkel yakin gerçekleşsede, batında kalan isimler, zahire Hakk istediğinde zuhura çıkacaktır. Kısacası her haliyle insan “Allah’a muhtaçtır ve acz ve fakr makamıdır”. Bu özelliğin bilinmesi ve idraki metinde “yakınma” olarak verilmiştir. Buud ehli ise O’nu kendinden uzak zannettikleri için her şeyi ayrı görürler. Bu ise mutlak bilmemezlik ve ayrılıktır.

Kurb ehlinin farkında olduğu diğer özellik ise “tecelli hüviyetleri” ile nefislerinden isim ve sıfatları gerçek hüviyetleri ile zuhura çıkaramadıklarının farkında olmalarıdır. Bu da bir yakınma nedenidir. Diğer bir farkındalık, Allah’ın Zatına ayırdığı isimleri olduğunun bilinmesidir. Ancak Hakk dilerse bu isimleri ile tecelli ederek insanı şereflendirebilir. Bu farklılıklar ile tecellinin tam olması için “acz ve fakrı” ihtiyar etmesi gerektiğinin idrakidir bu yakınma.

Zira O (Hu) nefsine tecelli ettiği oranda O’nu temsil ve tafsil edebilir. Yani ancak temsil ve tafsil “nefsi hüviyetin” de taşıdığı orandadır. Yani nefsi mertebesi kadar temsil kabiliyeti kazanabilir. Daha üst mertebeden temsil ve tafsil ancak “acz ve fakr” ihtiyar edilirse sözkonusu olabilir. Bu nedenle Efendimiz: “Fakrımla iftihar ederim” buyurmuşlardır. Hakk ancak böyle bir kişiye tecelli hüviyetini yansıtır. Bu açıdan da Efendimiz “Beni gören Hakk’ı görür” buyurmuşlardır. Bekanın ancak fakr ile fenadan sonra gerçekleşebileceğini bildirmişlerdir. Bu irfan kişiyi MUTLAK TEVHİD idrakine götürür. Tek Vücud Hüviyetinde Uluhiyetini idrak eder. Kendi nefsini Hakk’a teslim eder. O’nunla var olduğunu ve izafi hüviyetinin O’nun isim ve sıfatlarından oluştuğunu ve sırrıyla O’nu taşıdığını bilerek tevhide ulaşır. Bu ise miraçtır. TEK HÜVİYETİYLE ALLAH MEVCUTTUR. KİŞİ nefsiyle Zati Nefsin aynası Allah’ı bulur. Nefsinde uluhiyeti hisseder ve “la ilahe illa hu” hakikatine ulaşır. TEK VÜCUD HÜVİYETİYLE ALLAH tüm nefislerde o mertebeden zuhurdadır.

Bu sırrı anlatan ayette şöyle buyurulur: “Şehidallahu ennehu la ilahe illa hu” “Allah kendi kendine şahittir ki HU (O)’dan başka (ilahi hüviyetten başka) ilah yoktur” (Ali-İmran/18).

Bu idrakle yakınlık tamamlanır. Denizde denizin damlası ve bedeniyle buz (deniz suyunu içeren) olduğunun idrakine varır. “Kayıtlanmış” ve “sınırlanmış” hüviyetiyle “Hüviyet Gaybı” na kulluk eder. O mertebeden tecellileri bekler ve gelen tecellilere riayet ederek abduhu sırrına ulaşır. İzafi nefsi hüviyetiyle abd (kul) mertebesinden O’nu temsil ve tafsil eder (HU SIRRI). Baki olanın Allah olduğunu ve taşıdığı bu abduhu sırrıyla kendininde baki olduğunu idrak eder. Ayan-ı sabite mertebesinde Hakk’la baki (billahi sırrı) oluşunun sırrına ulaşır. İlmi Zatın da temsili ve tafsili olduğunu fark eder. Zatından Zatına, Zatıyla ubudet sırrına ulaşır.

Kim böyle bir idrak ve marifete sahip değil ise, o Hakkel yakin mertebesine ulaşmamıştır. İlmel ve aynel mertebesinde kurb ehlidir. Yaklaşandır, ulaşan değildir. O kişi nefsi hakikatine ulaşamamış ve henüz Hakk’a teslim etmemiştir. Bir açıdan “nefsine zulmetmek” tedir. Bunu ne nedeni ise “hüviyet tevhidine” ulaşamaması nedeniyledir. Hüviyet ve nefsi itibariyle kendini Hakk’tan uzak görmektir. Bu ise bu mertebede “gizli şirk”tir. “Şirk en büyük lüzumdur” (Lokman/13). Şirk masiyettir. Hakkel yakin kurb ehli olmadan masiyet ve şirk devam eder. “la veche illa hu” ve ”la vücude illa hu” sırlarına kişi vakıf olup, Allah’a Hakkel yakîn marifete ulaşıncaya kadar. Bu marifeti anlatan cümle şudur:

ALLAH TEK VÜCUD HÜVİYETİ ile Zatıyla Kaim ve Batın, Vücuduyla mevcud, sıfatıyla muhit ve tecelli, esmasıyla tecelli ve malum, kudretiyle fail, fiiliyle zahir, eserleriyle meşhud, batını ile SIR olarak alemlerin her zerresinde ULUHİYETİ ile taayyündedir (HU HU ALLAH HU SIRRI).

Kur’an’da bu yakınlıkları anlatan ayette: ”Kabe kavseyn ev edna” (Necm/9) “İki yay kadar yakın ve hatta daha yakın” olarak ifade edilmektedir. “Kavseyn” makamı “aynel yakın” mertebesini “edna” makamı Hakkel yakin mertebesini anlatmaktadır. Aynel yakin mertebe “abdiyet” ve “uluhiyet” sınırları tanımlanır, Hakkel yakin mertebesinde “hüviyet beraberliği” idrak edilir. Hüviyet tevhidi gerçekleşmeden “Hakkel Yakin” müşahede gerçekleşemez.

Bütün bu hakikatleri yaşayan kulun son mertebesi “acz ve fakr” ı itiraf etmektir. Acz ve fakrı itiraf eden kişi, Hakk’ın tecellilerini “HAKKIYLA” zuhura çıkaramayacağını bildiğinden nedamet içindedir. Nedamet tevbedir. Bu tevbenin özelliği açığa çıkaramadığı veya hakkıyla zuhura çıkaramadığı isimler, sıfatları, Zatı kemal mertebede bilememekten ibarettir. Bu “kemal tevbenin” özellikleri diğer makalede belirtilmektedir.



önceki sayfa               sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam209
Toplam Ziyaret836090
Hava Durumu
Saat
Takvim