Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş. 152. Nefs Tezkiyesi – Rızk – Zati ve Esmai İkram

152. NEFS TEZKİYESİ – RIZK – ZATİ ve ESMAİ İKRAM

“Taharete/temizlik devam etki rızkın genişlesin”

Taharet ve necaset (kir-pislik) iki kısma ayrılır. Her mevcudun ayan-ı sabitesi (ilmi hakikati) Allah’In isim ve sıfatlarından teşekkül ettiği için mutlak olarak temizdir. Yaratılmamış haldeki bu hal asolan temizliktir. Ayan-ı sabitenin aynası nefsi natıkalarımızda aslen ve hakiki olarak temizdir. Bu nedenle Nefsi natıka Allah’ın Nuru ve Kur’an’ın sırrını taşır.

Nefsi natıka tenezzül ve tecelli mertebelerinden seyrederek şehadet alemine nüzul eder. Bu nedenle “Her doğan çocuk İslam fıtratında doğar” buyurulmuştur. Ancak dünya hayatında edinilen bilgiler tecrübeler vs. nefsi natıkanın hakikatini örter ve aslına necaset bulaşır. Bu yaratılmış necasettir. Şeriat-ı Muhammedi bu nedenle bu necasetten insanı kurtarıp,ilk haline yani temiz haline döndürmeyi hedefler. Şeriat, bu hakikati temizleyen, Tahir ve mutatahhir hale getiren hükümlerdir. Temizliğin artması ile Hakk’ın Zati ve ilahi isimleri kaynaklı (esmai) ikramları artar ve rızık genişler. Zira asli halindeki, ilmi programındaki isimler gerçek hüviyetleri ile nefste yansır.

İnsanlar ayan-ı sabitelerini (ilmi hakikatleri)ndeki istidatları Hakk’ın Zati ve esmai ikramları ile açığa çıkarıp zuhura çıkartırlar. Bütün yaratılmış mevcutlar vücudi istidatlarıyla da Hakk’ın ikramını kabul ederler. Bu kabulde her mevcudun vucudi zahiri ve Batıni temizlikleri ölçüsündedir. Rızk artışı (maddi-manevi; zahiri-batını) bu nedenle zahiri ve Batıni temizlikle doğrudan ilişkilidir. Vücudi temizlik hem zahiri hemde Batıni temizliği kapsar. Zahiri temizlik ölçüleri açıktır. Batıni temizlik ise şeriatın emir ve yasaklarına uymakla mümkündür. “Müşrikler birer pisliktirler” (Tevbe/8) ayeti Batıni olarak Mutlak Tevhide ulaşmamızı emretmektedir. Açık ve gizli şirke bulaşmak temizliğin tam zıddıdır. Vücuda ilişen kesret hükümlerinin çokluğu tevhid olmazsa kişiyi şirke sürükler. Kesret tevhid olmadan şirktir. Kesret vahdet ile süslenir ve tevhide ulaşırsa tam taharet söz konusu olur. Hz. Ali (kv) bunu şu sözüyle ifade eder: “Cemsiz fark şirktir, farksız cem zındıklık, cem ve farkın beraberliği tevhiddir”. Bu hakikate ise vahdette kesret, kesrette vahdet idrakiyle ulaşılır. Bu ise nefsi irfan ve tevhid eğitimi ile mümkündür. Bu nedenle tasavvufta nefsi ve tevhidi irfan yolu tahareti oluşturan en etkili yöntemler manzumesidir.

Vasıtaların, sebeplerin ve imkani-kesret hükümlerinin azlığı tahareti ve ilahi vahdaniyet mertebesiyle ilişkinin sabit olmasını gerektirir. Bu ise MUTLAK TEVHİD idraki ile tanışmaktır. Tersi ise yani imkani-kesret hükümlerinin çokluğu ve bunların güçlü olması ve mümkün vasıtaların özellikleride ilahi ikramı engelleyen manevi necasetlerdir. Bu husus farkta kalıştır. Ceme ulaşamamak yani vahdetten ayrı kalıştır. “Vücut bir mertebeleri çoktur” anlayışıyla her mevcudu Hakk ile görüp kendi mertebesinde Hakk ile beraber müşahede etmek ise tevhiddir. Bu idrakin oluşumuna engel olan her kesret hükmü manevi necaset hükmündedir ve nefsi natıkadan bu hükümlerin temizlenmesi gerekmektedir.

Allah’ın Zat ve esmai ikramlarının çokluğu veya azlığı (rızkı) ikramı alan istidatlarının kemal veya noksanlığına bağlıdır. Her insanın istidadının kemal ve noksanlığı ise, sadece “taharet” ve “necaset” diye işaret ettiğimiz şeydir. Buna işaret eden hadiste şöyle buyururlur: “Kim nefsinde hayır bulursa Allah’a şükretsin, kimde kötülük görürse sadece kendi nefsini kınasın”. Hz. Resul Rabbine hitap ederkende bu noktaya işaret eder: “Rabbim hayır sendedir, kötülük ise sana ulaşmaz”. Ayette ise şöyle buyurulur: “Sana isabet eden her hayır Allah’tan, her kötülük ise nefsindendir” (Nisa/79).

Nefsi natıka, ilmi hakikatlerimizdeki istidatların şehadet aleminde yaşanması için vasıtadır. Hakk’ın kuluna NUR ve KURAN SIRRINI taşıyan armağınıdır. Bu nedenle, insan necasetten arınıp nefsini tezkiye ettikçe nurlanır ve Kur’an-ı Natık olur. “Tahir” ve “mutatahir” vasfını kazanan insanlar kendi nefsi natıka hakikatine ulaşanlardır. Onlarda Hakk görünür. Bu nedenle Hz. Resul (sav) “Beni gören Hakkı görür” buyurmuşlardır. Taharete ulaşmanın yolu bu nedenle nefs tezkiyesidir. Zahiri ve batını necasetlerden arınıp “tevhid hakikati” ile yaşamaktır. Nefse arif, Rabbine arif olmaktır.

Eğer taharet ve necaset tezahürleri ve dereceleri (nefs mertebeleri) bilinmezse, nasıl temizlenleceği ve taharete nasıl devam edileceği, zahri ve Batıni necaset çeşitlerinden temizlendikten sonra nasıl korunacağı bilinemez. Zahiri ve Batıni suretlerde bulunan necasetinde nasıl temizleneceği bilinemez. Şeriat-ı ve Sünnet-i Muhammediye bu nedenle anahtardır. Bu hakikat “Kur’an Sırrı” olarak nefsi natıkasında dürülüdür. Örtülü olan bu sır taharetle açığa çıkar ve “ikra=OKU” emrine uyulmuş olur. Emir ve yasaklara riayetle Kur’an olunmuş olur. Bütün günahlar Batıni necasettir.

Nitekim Hz. Resul (sav) “Kul işlediği günahtan dolayı rızkından mahrum kalır” buyurmaktadır. Mahrumiyet manevi ve ruhani rızıktan olabileceği gibi bazen de maddi-zahiri rızıktan da olabilir. Bütün ibadetler temizleyicidir. Bu temizlik bazen Allah’In “iyilikler kötülükleri giderir” (Hud/114) ayetiyle bazende Hz. Resul (sav) in “Kötülüğün ardından hemen onu silecek bir iyilik yap” hadisiyle işaret edilir. Zikirde bu hakikatlere ulaştıran kötülükleri mahv eden ibadettir.

Bazende Allah’ın “Ancak tevbe eden, iman edip Salih amel işleyenler müstesna. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir” (Furkan/70) ayetinde işaret edildiği gibi “tebdil” yoluyla kötülüklerin iyiliklere çevrilmesiyle gerçekleşir. Mahv/silmek affın hakikatinden ibaretken tebdil mağfiret makamından ibarettir.

Her günah ve iyiliğin insanın batınından zahirine sirayet eden bir takım özellikleri vardır. Zahirden batınada intikal söz konusudur. Bu sirayetlerin en kemalli şekilde ortaya çıkaran tevhid akidesidir. Tevhid akidesi var iken iyilikler Hakk’a çıkar kötülükler silinir.

Taharet vahdaniyet özelliğindeki “cem”in hükümlerinden ortaya çıkar. Bu ise tevhid akidesidir. Bu nedenle mizanda “la ilahe illallah” sözü ağır basar. Diğer bütün günahlar silinir. Tabidir ki tam tevhid idraki ile söylenen kelime-i tevhid ile bu gerçekleşir. Taharet gerçekleşir. Söz konusu taharet tevhid ilmi ve müşahedeye dayanan bir tevhid ile birlikte batını (nefsi natıkayı) Hakk’tan başkasından ve Hakk’ın razı olmadığı her şeyden temizledikten sonra elde edilir. Bununla “huzuri tevhid” e ulaşılır. İnsanın bezenebileceği en üstün taharet mertebesi, sürekli Hakkın bilgisiyle tahahhuk etmek ve Zati tecellisini daim müşahede etmektir. “Vahdeti Vücud Şuhudu” idraki bu mertebeyi içerir. Kelime-i şehadetin hakikatide budur.

Temizlenilmesi ve temizlendikten sonrada mahallin kesret hükümleriyle kirlenmesinden sakınılması talep edilen necasetin kısımları ise cehalet, şirk, bozuk inanç, belirli bir inanç ve akide ile sınırlanmak, teviller ve sehevi duygulardır. Necasetin her çeşidi vahdet ile betünleşmemiş tevhide yol açmayan, kesret hükümleridir.

Helallik ve haramlık sınırlarıda taharet ve necaset ile ilişkilidir. Şeriat bu nedenle nefsinin hakikatini bkorumak için bu hükümleri koymuştur. Nefsin hakikati, şeriat hükümleriyle helal-haram sınırlarını ile korunmuştur. İşte her şeriat hükmünün hakikati koruyan sırları varıdr. Nitekim Hz. Peygamber (sav) “Helal bellidir, haramda bellidir. Aralarında olanlar şüpheli şeylerdir. Dinini korumak isteyen kişi, şüpheli şeylerden u zak dursun” hadisiyle bu konuya ışık tutmuştur.

İnsanın batınının temizliği Hakk’ın dışındaki ilgi ve arzularının azlığı veya bunların tevhid ile gideirlmesi, eşyanın hakikatine ulaşarak kesret hükümlerinin vahdetle ilişkilendirilmesi ve bu suretle kesretten gelecek manevi zararlardan korunulmasıdır. Bu temizlik manevi rızıkların artmasını, ilahi ihsanları gerektiği gibi kabulü ve onlardan alınacak payı bollaştırdığı gibi aynı şekilde zahiri temizlikte maddi rızkın artmasına neden olur. İki temizliği birleştiren kimse iki rızka ulaşır. İki rızk arasındaki farklılığın nedeni, Batıni temizliğin zahiri temizliğe galip gelmesi, bu temizliğin zahiri temizlikten üstün olmasıdır. Zira batın temizliği mutlaka NUR olarak zahirede yansıyacaktır. Göz nuru olarak müşahede edilecektir.

Zahiri temizlik kuralları açıktır. Batıni temizlikten biraz daha bahsedecek olursak şöyle deriz. İnsanın beşeri hayal gücünün temizliği, fasid inançlardan, çirkin düşüncelerden, emel ve kuruntular alanından dolaşmaktan sakınmasıyla gerçekleşir. İnsanın zihninin temizliği ise kötü düşüncelerden, gerçek ve anlam dışı vehimlerden kurtulmakla gerçekleşir. İnsanın aklının temizliği, Hakk’ı bilmek ilim ve sırlara mahsus konularda fikirlerin neticeleriyle sınırlanmaktan kurtulmakla gerçekleşir. Kalbin temizliği, himmetin dağılmasına ve gayretin gevşemesine sebep olan ilgilere bağlı olan değişkenlikten kalbin kurtulmasıyla gerçekleşir. Nefsin temizliği ise, arzu ve heveslerinden kurtulmakla hatta bizzat hakikatinin anlaşılmasıyla gerçekleşir. Heva ve heveslerin kaynağı olan nefsin tuzaklarından ancak aslına yapılacak yolculukla temizlenir.

Nefsi natıkanın temizliği Hakk’tan ümit edilen hazlardan kurtulmaktır. Hakka yakınlık, O’nu müşahede etmek, basiret nuruyla O’na muttali olayı örnek verebiliriz.

İnsanın hakikatinin (hakikati insaniye) temizliği ise, Hakkın ezeli ilimde tahsis ettiği ilmi hakikatimizdeki (ayan-ı sabite) ilahi isim ve sıfatların gerçek hüviyetleriyle nefsi natıkada açığa çıkarmak ve Kur’an-ı natık olarak yaşamaktır.

Bütün bunların hayattaki meyvesi ise “Allah ile” “billahi” sırrıyla yaşam idrakine ulaşıp arifibillah olunmasıdır. Hakla baki (Bekabillah) sırrıyla tevhid akidesi ile yaşam sürmektir. Cem ve fakrın beraberliği içinde Vahdeti Vücud Şuhudu idrakinde “Kur’an-ı Natık” olarak alemlerde yerini almaktır. Arzda halife olmaktır. Hüviyet beraberliğinin farkında olarak Zati beraberlik ve tecelliler içinde perdesiz Hakka kul olmaktır. Hz. Ali (kv) bu makamda “Görmediğim Allah’a ibadet etmem” buyurmuşlardır. Taharet her işin başıdır. Tasavvufta bunun yolu nefs tezkiyesidir. Tezkiye olan nefis için ise Hz. Resul (sav) şöyle buyurur: “Kırk gün Allah için ihlaslı olan kimsenin kalbinden diline hikmet pınarları dökülür”. Batını temizlik, dil kanalıyla açığa çıkar ve zahiri temizlikte gerçekleşir. Bu nedenle “İnsanı tanımak istiyorsan, onun konuşmasına bak” denmiştir. Zahir, batının aynasıdır. Batın ise senin gönlündeki, kalbindeki nefsi natıkandır. O’na ulaş ve onu asli hakikatine ulaş ve kudsi hadisi idrak et ve Allah’ın sırrına er. “Beni yer ve gök sığdıramadı, mütteki, vera sahibi mümin kulumun kalbine sığdım”.

Bu hakikate ulaşmanın yolu ise nefsi irfan yolu ve tevhid eğitiminden geçmektedir. Makaleyi bütün bunları özetleyen ayetlerle sonlandıralım:

“Nefsini temizleyen kurtuluşa ermiştir. Nefsini karanlıklara gömen (temizlemeyen) ziyandadır” (Şems/9-10).





önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam377
Toplam Ziyaret842725
Hava Durumu
Saat
Takvim