Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

T.İ. 106. İslamda Vatan Devlet Ve Millet Kavramı


İSLAMDA VATAN DEVLET VE MİLLET KAVRAMI


Kuran-ı Kerim’de Hucurat /13 ayetinde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve sizi (şuul ve kabaile) milletler ve kabileler kıldık ki, birbirimizi tanıyasınız muhakkak Allah indinde en çok kerim olanınız en çok TAKVA sahibi olanınızdır. Muhakkak Allah, en iyi bilen ve haberdar olandır.

Bugün ki manada MİLLET, NATİON kavramı Arapça’da ŞUUB=ŞUBE kelimesi ile temsil edilmektedir. Kuran’da geçen “millet”ve “kavim”ve ümmet kavramı “din topluluğu, şeriat,tarikat,sünnet,tevhid topluluğu bir görüş-ahlak içindeki topluluk anlamında kullanılmıştır. Aynı görüş-fikir-kültür içindeki topluluklar anlamında belirtilmiştir. ŞUUB<ŞA’B kelimesi yeryüzüne yayılıp gruplar halinde yaşayan insan topluluklarının her birine ŞA’B denir. Ayrıca Kuran’da şu ifadelerde geçmektedir: “O gökleri, o yeri yaratması, dileklerinizin ve renklerinizin birbirine uymamışsada O’nun ayetlerindendir. Hakikat bunlarda düşünen insanlar için ibretler vardır” (Rum/22)

Bu ayette millet kavramına AYNI DİLİ KONUŞAN VE AYNI TEN rengi taşıyan kavramı eklenmekte ve DİL VE RENK FARKLARININ ALLAH’IN KUDRETİ, İRADESİ ve İLMİ dahilinde olan “AYET” olduğu belirtilmektedir. ”Ayetler” Hakk’ın ilmi hakikatleri olup bu konuyu “ibret” ve üzerinde tefekkür edilmesi bir hakikat olduğu vurgulanmaktadır. Yeryüzündeki tüm dillerin ve renklerin kaynağının HAKK’ın İLMİ ZAT mertebesi olduğu vurgulanmaktadır. Diğer bir ayette ise şöyle buyuruluyor:

“Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’a dır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir” (Madde/48) ve “ Eğer Allah dileseydi, onları mutlaka tek bir ümmet yapardı” (Şura/8)

TEK ÜMMET’ten kasıt Hakikat-i İNSANİYE olup ilk zuhuru ADEM dir. Efendimiz “Hepiniz Adem’in çocuklarısınız” derken bu hakikate işaret etmektedir. Daha sonra “Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Üstünlük TAKVA dadır” ve”Arabın, Arab olmayana; Arab olmayanın Araba üstünlüğü yoktur. Üstünlük TAKVA dadır” buyurmaktadır. İşte yukarıda (Hucuat/13) ayetinde siz millet, millet ve kabile-kabile olarak yaşatması hem ferd, hem millet olarak Allah için hayırda ve TAKVA konusunda YARIŞMAMIZ içindir. Üstünlük, kerim, şerefli olmak TAKVA dadır. TAKVA ise HAKİKAT-İ İNSANİYE ‘yi en iyi temsil ve tafsil edebilmektir. Bu ise “Ademi kendi-Rahman suretinde yarattım” diyen Hakk’ın TAKVA ile bizden HAKKI en iyi şekilde temsil ve tafsil etmemizi gerektiğine işaret etmektedir. Hakikat-i insaniye temsili NEFSİ NATİKA olup, takvası en yüksek olan ferd ve toplum “bireysel ve toplumsal NEFS TEZKİYE“ ni en iyi-en kamil şekilde gerçekleştiren bireyler ve toplumlar (milletler) dir. Bu nedenle devletler; hem bireysel hem toplumsal NEFS TEZKİYESİ’ni gerçekleştirecek EĞİTİM VE ADALET mekanizmalarını kurabilmeli ve uygulayabilmelidir. İşte bu nedenle HAKİKAT-İ İNSANİYE’Yİ KORU-EĞİT-YAŞAT Kİ; MİLLET VE DEVLET YAŞAYABİLSİN denmektedir.

Yukarıdaki ayetlerde. Bu konuda Hucuat/13 te milletlerin bu konuda tanışıp, birbirlerinden faydalanmalarında öğütlenmektedir. Ayetler hedefide göstermektedir: Hayırlı işlerde, kültür ve medeniyet tesisinde bilimde, teknikte, dine vb. hizmette yarışmak. İşte bunun hem bireylerin hemde toplumların (milletlerin) İMTİHAN SIRRI nedeniyle millet-millet, ümmet-ümmet,kavim-kavim,kabile-kabile halk edildiği vurgulanmaktadır. Bu HAKK’ın değiştirilemez AYETİDİR. NEFS TEZKİYESİ’ni gerçekleştiremeyen ve emmare bataklığında kalan toplumlar (milletler) için “Her ümmetin bir eceli vardır” (ARAF/34) uyarısı yapılmaktadır. Kuran kıssalarındaki kavimleri helakı bu hakikatin ifadesidir. HAKK’ın her insana dolayısıyla her millete verdiği Hakikat-i insaniyenin korunması Bizde şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki bir toplum NEFİSLERİNDEKİNİ değiştirip bozmadıkça Allah’da onların durumunu değiştirip bozmaz. Allah bir kavme bir kötülük dileyince artık onu geri çevirecek yoktur. Onlar için O’nda başka bir veli yoktur” (RAD/11)

İşte şu ayetlere işaret ediliyor, Hem bireysel hem toplumsal NEFS için: “Nefsini tezkiye eden felaha (kurtuluşa) erer (şems/9), “Nefsini karanlıklara-cehalete gömen (tezkiye etmeyen)  hüsrana uğrar” (şems/10).

HAKK; Cezanın-helakın-hüsranın ve kurtuluşun nedenini ise şöyle açıklıyor: “Bunun sebebi şudur: Bir topluluk NEFİSLERİNDE bulunanları değiştirmedikçe Allah onlara verdiği nimeti (güzellikleri-durumu) değiştirmez. Allah şüphesiz hakkıyla işitendir, bilendir” (ENFAL/53)

Efendimiz “Bir millete benzemeye çalışan kimse, o milletten sayılır” ve “Kötü örnek, örnek olmaz” ve “Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadisleriyle bize şunu öğütlemektedir. Her kişi ve Her milletten İYİ-GÜZEL olanları AL, kötülüklerden ise UZAK DUR. Mehmet Akif bu bahsettiğimiz hususlar için: “Bilmezmisin ki kat’i bir düsturdur bu HAKK’ça Bir kavmi bozmaz Allah, onlar bozulmadıkça”demiştir.

Efendimiz “MEDİNE SÖZLEŞMESİ” ni yaparak bugünlere DEVLET ve MİLLET kavramını armağan etmiştir. MEDİNE SÖZLEŞMESİNDE bulunan hususlar özetle şöyledir:

1.Medine sözleşmesindeki “ümmet kavramı” bizim bugün kullandığımız “MİLLET” manasında kullanılmıştır. Sözleşme Medine’de bulunan Hazret ve Evs kabileleri arasında yaşanan iç çatışmalara son vermek için, şehirde yaşayan Yahudi, Müslüman ve Pagen topluluklarını “ÜMMET” adlı çatı altında toplayarak, her birine sorumluluk ve payları verilmiştir. Bu sözleşme ile MEDİNE, VATAN olmuştur. ”Ümmet kavramı” bugün kullandığımız “MİLLET” kavramıdır. Sözleşme “DEVLET” kavramını” MERKEZİ OTORİTE” kavramıyla bizlere sunmuştur.

2. Medine Şehrini (DEVLET-VATAN), topluca( ÜMMETÇE-MİLLETÇE) savunma maddesi konularak “VATANI SAVUNMA BİLİNCİ” oluşturulmuştur.

3.Millet içinde herkes ne her grup kendi din anlayışını serbestçe yaşabilecektir.

4.İslamın ilk anayasasıdır.

5.Milletin her ferdine eşit ve adil hak vermektedir.

6.Sözleşmenin temeli ADALET’tir.

7.Son söz sahibi DEVLETİN BAŞI Hz.MUHAMMED dir. Bu bize seçimin, devletin başının KAMİL İNSAN olması gerektiğine işarettir. Tabandan-tavana namuslu-dürüst insanların seçimini ve bu şekilde NEFSİ TEZKİYE olmuş ferdlerin DEVLETİ OLUŞTURAN KURUMLARIN VE BAŞKALARININ, NEFSİ TEZKİYE olmuş Ferdlerden seçilmesi gerekmektedir.

NEFS TEZKİYESİNİN, TAKVA olduğunu belirtmiştik. Medine Sözleşmesinde TAKVA konusu işlenmiş ve şöyle bir ifade konulmuştur. Takvanın en üst derecesinin KANUNLARA İTAAT ETMEK olduğu vurgulanmıştır. HUKUK İLMİ ve ADALET’in ne denli önemli olduğu görülmektedir.

8.Medine Sözleşmesinin temelini ADALET olduğu vurgulanmaktadır.

9.Medine sözleşmesi “merkezi otorite” kavramı oluşturarak, DEVLET oluşumuna örnek teşkil etmektedir.

10.Medine sözleşmesi din, dil, ırk farkı gözetmeksizin herkesi eşit VATANDAŞ olarak kabul eder. Bu da “MİLLET” kavramının manasını oluşturur.

11.Sözleşme Medine sınırlarını belirlediğinden, “VATAN” kavramının öncüsüdür.

12.Sözleşme herkese din ve vicdan hürriyeti getirmektedir.

13. Sözleşmede, müminler uyarılarak, kim olursa olsun suçlunun KORUNMAMASI gerektiği vurgulanarak “Kızım Fatma dahi olsa…” hadisi sözleşmeye mana olarak konulmuştur.

14. Sözleşme ile suçun şahsiliği ilkesi getirilmiştir.

15.Medine sözleşmesi “SİGORTA” kurumunu getirmiştir. Kişileri ve toplumdaki gruplara sorumluluk getirmiştir. Sorumlulukları, SİGORTA kurumu ile kurallara bağlamıştır. Bunun günümüzdeki bir karşılığı= Trafik sigortası, Ev-Yangın-deprem sigortası gibi sigortalardır. Diğer karşılığı ise gurupların mesleklerini yaparken yaptıkları hata-kusur-ihmal-kast gibi hususların ömre geçmek bu yapılan “MESLEKİ SİGORTA” kurumudur. Bu günümüzde “DOKTORLARIN MESLEKİ MALİ SORUMLULUK SİGORTASI” olarak uygulanmakta, bu sistem ile hem doktor hem hasta azami ölçüde dikkate ehli olmaya teşvik edilmekte, hem kusurların “ŞAHSİ OLUŞU” nun ve “halka sorumluluk” anlayışını getirmektedir. Aynı sigortanın HUKUK sistemine de olması HUKUK-YARGI ve ADALETİN tarafsız-bağımsız olmasını ve dışarıdan gelecek müdahalelere karşı koruyacaktır. Hakim-Savcı vereceği kararların “SORUMLULUK BİLİNCİNİ” ve “SONUÇTA ÜST yargıdan dönülecek kararların sorumluluğunu ve verdikleri kararlardan doğacak-doğan “MADDİ VE MANEVİ HASARLARIN BEDELİNİ” oluşturulacak “HUKUKİ MESLEKİ MALİ SORUMLULUK SİGORTASI SİSTEMİ” HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN sağlanması için önemli bir adım olacaktır. Hukuki kararlar alanların bu sisteme bedel ödemeleri HUKUK SİSTEMİNİN ADİL-TARAFSIZ-BAĞIMSIZ ve dış etkilerden korunmasını sağlayacaktır. Bu SİGORTA SİSTEMİ, kişisel ve grupsal sorumlulukların BEDELİNİ vergilerle MİLLETE ÖDETİLMESİNİN önüne geçebilecek ve kişileri-grupları daha dikkatli ve sorumlu davranmaya yöneltecektir.

Özetle; vatanı-milleti-devleti ayakta tutan ve baki kılan İNSAN’dır. İşte NEFS TEZKİYESİ (Zahir) Suret insan’ın Siret’ini (batınını) de İNSAN yapmak ve bu vasfı topluma (millete) yayarak; DEVLETİ-MİLLETİ-VATAN’ı BAKİ KILAR. Aksi emmare nefse yuvarlanmak ise HELAK’tır.



önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam196
Toplam Ziyaret840521
Hava Durumu
Saat
Takvim