Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

R. G. 76. Altmışbeşinci Tecelli: Nefs Mücahedesi

76. ALTMIŞBEŞİNCİ TECELLİ: NEFS MÜCAHEDESİ

-      Ya Gavs… Kalbi mücahedeye meyleden kula ne mutlu… Vay haline o kulun ki kalbi şehevata meyleder…

Kalbi mücahedeye yönelen kul nefsini tezkiye olur ve şu müjdeye ulaşır: “Nefsini tezkiye eden kurtuluşa erer” (Şems/9). Nefsi NUR olur. Kalbi şehevata meyleden ise, nefsi emmare karanlıklarında sürüklenir. Zulmette kalır ve Hakk’a ulaşamaz ve müşahedeye ehil olamaz. Bunu anlatan ayeti kerimede şöyle buyuruluyor: “Nefsini karanlıklara gömen ziyandadır” (Şems/10).

Hakk kulunun mücahedesine göre muamele edendir. Şu kudsi hadis bu konuya ışık tutmaktadır.

Resulullah (SAV) Efendimiz Rabbından naklen anlatıyor.

“İsmi aziz ve celil olan Yüce Allah şöyle buyurdu:

-Kulum bana kavuşmayı severse, Ben de ona kavuşmayı severim... Ama bana kavuşmayı sevmeyince Ben de ona ona kavuşmayı sevmem.”

Bu Kudsi bir Hadisi Şeriftir. Şimdi manasına geçelim. Bilesin ki, yolculuk iki şekilde olmaktadır.

Bu büyük alemdeki yolculuk, enfüsi olan küçük alemdeki yolculuk.

Büyük alemde yapılacak yolculuk için binek hayvanına, yada başka bir vasıtaya ihtiyaç vardır. Keza enfüsi olan küçük alemde de binek hayvanına, ya da bir başka vasıtaya ihtiyaç vardır. Ne var ki küçük alemdeki vasıta ancak zati muhabbetten ibarettir. Ama, sıfatlara ve fiillere ait muhabbetten değil. Yalnız zata muhabbet...

Bu manaya “Kulum severse...” cümlesi işaret etmektedir. Yani “Kul bana kavuşmayı, hakiki müşahedemi severse...” demektir. Bu durum, yani hakiki müşahedem onun izafi ve mecazi varlığından sıyrılmasına bağlıdır. Bundan sonrasıdır ki muhabbet burakına biner... Şevk kamçısını alır... Aşk vadisine geçer... Böyle nice sırlar mesafeyi kat eder... Ve parlak bir menzile varır ki bu fena halidir. Bu fani varlığın erimesidir, bitmesidir...

İşte o kul bu hali bulduktan sonradır ki Allahü Teala onunla karşılaşmayı sever. Zati, hakiki mevcudiyeti ile ona tecelli eder... Bu tecelli, fena haline geçtikten sonra onun beka makamını bulmasıdır. Bu makam onun fena haline geçmesine bir mükafat olarak yapılır.

Hadisi Şerifin, anlatılan kısmın zıddı olan ikinci kısmına gelince, onu da şu şekilde anlatmak mümkündür.

“Kul hayvani arzularına dalıp helake gitmesi sebebi ile Bana kavuşmayı istemezse Ben de ona kavuşmayı istemem. “Yani tecelli etmemekle... Bilhassa, zati bir tecelli etmemekle... Böylece o, tabii olan şehvet deryasına batar gider... hayvaniyet unsuru vadisinde helak olur.

Bu Kudsi Hadis için bir başka açıdan şöyle bir şerh yapmak icap eder. Şu mana anlatılmak istenmiştir:

“Kamil ve kullukta tahakkuk eden bir kul, zatımın, sıfatımın ve fiillerimin müşahedesini isterse, sıfatımın fenası zımnında, zatımı müşahede ile onu severim... Zatımın, sıfatımın ve fiillerimin bekası ile de onu severim. Şayet o istemezse ben de istemem. “Ama, bu istememek tard ve yukarıda anlatılan mananın aksi olarak tecelli eder.

Sonucu bu iki cümle ile bağlayalım. Şöyle ki:

Şayet bir kul, özünde hayır bulursa Allah’a hamd etsin. Şayet şer bulduysa, o zaman da yalnız nefsini ayıplasın. Sebebine gelince, bütün bu haller, Allahü Teala’nın o kulunu sevmesi ya da sevmemesi babında birer delildir, işarettir, alamettir.

En iyi bilen, en iyi hükmü veren Allah’tır.

Mücahede hayırların en üstünüdür. Kişiyi nefsi hakikatine ve Rabbına ulaştırır. Mücahede baştan sona müşahededir. “Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür” (Zilzal/7) ayeti bu hakikati anlatır.

Zata Vuslat gerçekleşene kadar mücahede devam eder. Vuslat ile müşahede gerçekleşir. Müşahedenin devamı içinde mücahede şarttır. Tohum meyveyi, meyve tohumu içererek bu hakikat süreklilik kazanır. Bunun hadis karşılığı “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” dir. Mücahede bu nedenle devamlı olmalıdır. ”İki günü eşit olan ziyandadır”. Bu nedenle ilim farzdır.  

Mücahede iki aşamalıdır. Birincisi nefsi hakikati ile ve vasıfları ile bilmektir. İkincisi ise nefsi ve Hakk’ı tüm mertebelerde tevhid edebilmektir. İrfan yolu eğitimi tamamiyle mücahededen ibarettir. Zat ilmi deniz olup balıklar bu ilmin özellikleridir. Zat ilmine ulaşmak isteyenler mertebelerine riayet ederek ilimlerden faydalananlar ve o ilmi yaşayanlardır. Her mertebenin (irfan yolu) kendine görede bir idrak ve müşahedesi mevcuttur. Balıklar nasıl çeşit olarak çoksa, Allah’ın ilmi ve müşahedeside mertebeye göre çeşitlilik=arzetmektedir. Alemler NUR denizidir. “Allah yerin ve göklerin nurudur” (Nur/35) ayeti bu hakikati açıklar. Alemin içindeki her mevcuda bu nurdan ibarettir. Müşahede nefsindeki ve alemlerdeki bu Nur’un idrak edilmesi, görülmesi ve bu nurla yaşanmasıdır.  

Efendimiz bu nura ulaştığında “BİR NUR GÖRDÜM” buyurmuş ve “gözümün nuru namaz” diyerek bu nurun müşahede edilmesinin gerekliliğini vurgulamıştır. Mücahedenin sonucu bu nurun müşahedesidir. Ehline malumdur ki, bu NUR; “göz nuru”, “alın nuru”, “kalp nuru” ve “vücud nuru” olarak müşahede edilmektedir. İşte bu nefsi natıkandaki Allah’ın nurunun zuhura çıkıp müşahede edilmesinden ibarettir. Batından zahire nurun açılmasıdır. Zahirden batına yapılan mücahedeli irfan yolu eğitiminin sonucu bu nurun müşahedesidir. “Allah’ın nuru” ile yine “Allah’ın NURU” müşahede edilmektedir. Benlik aslı üzere nur olmuş, NUR olarak müşahede edilir olmuştur. Ehlullah bu hakikati “Nefsini bilir HU olursun; sıfatlarından kurtulur NUR olursun” diyerek açıklamışlardır. Nefsini bilen HU SIRRI’na ulaşır. O’nun hüviyetini temsil eder. Sıfatlarını Hakk’a teslim ederek NUR vasfını kazanır.

Bu nedenle irfan yolu eğitimi (ilim) yani mücahede tohum, müşahede ilmin rüyet edilmesidir. Nasılki bir tohum ekildiğinde, ondaki ilim ağaç-yaprak-dal-meyve olarak müşahede ediliyorsa insanın asli tohumu olan ayan-ı sabitesi ve nefsi natıkasındaki ilimler ve vasıflarda, mücahede sonrası müşahede edilir olmaktadır. Bu nedenle “Mücahede eden müşahede bulur” buyurulmuştur. İnsanın ilmi hakikatinin izdüşümü olan nefsi natıkası kalpte bulunan tohum hükmündedir. Nefs irfanı ve tevhid eğitimi ile, nefste dürülü olan KURAN ve NUR mücahedeler sonrası müşahede edilmektedir. Her irfan mertebesinde nefsin ve ilmin bir yüzü müşahede edilir. Bu müşahedenin zirvesi ise “Vahdeti Vücud Şuhudu” dur. Alemlerde O (Hu) müşahede edilir (HU SIRRI). Mücahede sonrası idrak ve müşahede ile ulaşılan sonuç bir cümle ile özetlenecek olursa TEK VÜCUD HÜVİYETİYLE ALLAH ALEMLERİN HER ZERRESİNDE ULUHİYETİNİ SERGİLEMEKTEDİR. “lâ ilahe illa hu” sırrı budur. Evvelde, ahirde, zahirde, batında ne varsa Hu (O) dur. Başkası yoktur. Mertebeleri vardır. İşte alemlerde tek vücud hüviyetiyle Hu sırrının görülmesi ve ALLAH ismiyle ULUHİYETİNİ SERGİLEMESİ müşahede edilir. Böylece abdlık ve rububiyet-uluhiyet bilinir. Hüviyet SIRRI’na erişilir. “Nefsi Hüviyet” Hakk’a ait görülerek, emanet sahibine teslim edilir. Bunun sonucunda Allah’a gerçek kulluk ve ibadet başlar. Bu sırrı müşahede eden Hz.Ali (kv) bu nedenle şöyle buyurmuştur: “Görmediğim Allah’a ibadet etmem”.

Mücahede, “nefsine arif ve Rabbine arif” olma yolu; müşahede ise arifibillah olarak alemlerde “billahi” sırrıyla Kur’an’ı yaşamak ve yaşatmaktr. Şu ayet bu hakikate ulaşmayı ifade etmektedir:

“İman eden, hicret eden ve Allah yolunda nefisleriyle mücahede edenler, derece itibariyle Allah indinde daha azimdirler. İşte kurtuluşa erenler bunlardır” (Tevbe/20).

Müşahedenin zirvesi “VAHDETİ VÜCUD ŞUHUDU” dur. “Allah, TEK VÜCUD HÜVİYETİ ile alemlerin her zerresinde Zatıyla kaim ve batın, Vücuduyla mevcud, sıfatıyla muhit ve tecelli, esmasıyla malum ve tecelli, kudretiyle fail, fiiliyle zahir, eserleriyle meşhud, batını ile sır olarak uluhiyetini sergileyendir” ifadesi “Vahdeti Vücud Şuhud” unun özetidir. Buradan anlarsın ki “HÜVEL BAKİ”dir. Her an tecellidedir. Her iki cihanda O’ndan başkası yoktur.

Müşahede edilenler O’nun her nefs mertebesinden zuhurundan ibarettir. Bunu seyredebilenler arifibillahlardır. Mücahede eğitimi almayanlar böyle bir müşahedeye de sahip olamazlar. Müşahede edenler ise Hz. Ali (kv) gibi; “Görmediğim Allah’a ibadet etmem” derler. Kulluk sırrında O’nun hüviyetini temsil ve tafsil edip halife olurlar. 





önceki sayfa            sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam207
Toplam Ziyaret840871
Hava Durumu
Saat
Takvim