Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

R. G. 69. Ellisekizinci Tecelli: Hakka Vuslat Mertebeleri ve Şeytan

69.ELLİSEKİZİNCİ TECELLİ: HAKKA VUSLAT MERTEBELERİ VE ŞEYTAN

-      Ya Gavs. Haremime girmek istersen, ne mülke, ne melekuta, neceberuta iltifat et… Şüphesizki mülk alimin, melekut arifin, ceberut da vakıfın şeytanıdır. Kim bunlardan birine razı olursa, o indimde tard edilmişlerden olur.

Harem Allah’ın Zatıdır. Kabe onun temsilidir. Mülk (şehadet) alemi fiille, melekut isimler, ceberut ise sıfatlar mertebesidir. LAHUT ise Zat mertebesidir. Fiiller, esmalar ve sıfatlar Zat’ınitibarlarıdır. Alemlerdeki çokluk (kesret) isim ve sıfatların çokluğundan ve itibarlarının çokluğundandır. Fiiller, esmalar ve sıfatlar ile müşgul olup kesrette kalan ise tevhide ulaşamaz. Hakka VASIL olamaz. Zat’a eremez. Bu mertebelerde insanı MUTLAK TEVHİD’den alıkoyan şeytandır. Mudil esmasıdır.

Mudillin kelime anlamı; şaşırtmak, karmaşık, güç ve çetin hale getirmektir. Yani mudil esması diğer ilahi isimlerin zuhurunu karmaşık, güç hale getirmekte, insanları çeşitli şekillerde şaşırtarak ilahi isimlerin hukukuna tecavüz etmektedir. Dolayısıyla gerçek kulluğada mani olmaktadır. Mudil esması düşüncede iblis, fiilde şeytan adını almaktadır. Nefse vesvese vererek hayal, vehim ve duygularıda kendi yönünde kullanarak insanları şaşırtmakta, fiilleri karmaşık ve güç hale getirmektedir. Bu şekilde ilahi isimlerin gerçek yüzleri, gerçek hüviyetleri ile zuhuruna engel olmaya çalışmaktadır. Mudil esmasının Allah’tan talep ettiği istihkak bu yöndedir. Diğer ilahi isimlerin gerçek hüviyetlerle zuhurunu engelleyecek o kadar çok yol ve yöntemi kişinin nefsine vesvese vererek sunmaktadır ki, kişinin iradi karar anını, dolayısıyla fiillerini ifsad etmektedir.

Mudil esmasının bu rolü imtihan sırrındandır. Bu nedenle Mudil esmasının etkisinden kurtulmanın yolu da ilimden yani Kur’an ve Sünneti Muhammedi’den geçmektedir. Kur’an ve Muhammed (sav) Hadi isminin zuhurları olduğundan, Mudil isminin etkisi yoktur. Bu nedenle şeytan rüyada Peygamber Efendimizin (sav) suretine bürünemez.

Mudil esması, telbis yolu ile Rab isminin özelliklerine ortak olmaya çalışmakta dolayısıyla şirkin kaynağı olmaktadır. Rab olan Allah’ın ilahi isimleri kanalıyla olan tecellilerinin hüviyetlerini değiştirmeye çalışarak, kişiyi şaşırtarak, ilahi isimlerin Rabbin hükümlerini ifsad ederek, adeta kendini ikinci bir rab ilan ederek şirkin kaynağını teşkil etmektedir.

Telbis: bir şeyi örterek sahte hale getirmek, ayıbını örterek iyi göstermek suret-i Haktan görünerek hile edip aldatmak, ilgili şeyin aslını bozarak birbirine karıştırıp, şaşırtmak, güç hale getirmek, bir şeyin zıddıyla ortaya çıkarmak anlamlarını taşımaktadır. Şeytanı temsil eden Mudil esması Rabbani sıfatları örtüp, şeytani özellik ve sıfatlarla fiillerin zuhura çıkması için çaba göstermektedir. Bu özelliklerle şirkin temel unsuru olmaktadır.

Mudil esmasını tanıyıp, gerçek Rabbe dönebilmemiz için konu ile ilgili ayetleri belirtelim.

“Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır” (Nisa/76)

“Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse kuşkusuz o, apaçık hüsrana uğramıştır” (Nisa/119)

“Şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici gösterdi” (Enam/43)

“Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size apaçık düşmandır” (Bakara/168)

“(Size o haberi getiren) ancak şeytandır. (sadece) kendi dostlarını korkutabilir. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz benden korkun” (Ali İmran/175)

“Allah o şeytana lanet etti. Ve o da “Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğimde hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara emredeceğimde Allah’ın yaratışını değiştirecekler” dedi. Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir ziyana uğramış olur. (Nisa/119)

“Şeytan onlara vaad eder ve onları boş umutlarla oyalar. Oysa şeytanın onlara vaadi aldatmadan başka bir şey değildir” (Nisa/120)

“Eğer şeytandan bir vesvese gelirse hemen Allah’a sığın. Muhakkak ki hakkıyla işiten, kemaliyle bilendir” (Araf/200)

“İş bitince şeytan onlara şöyle diyecek: “Şüphesiz ki Allah size gerçek olanı vaad etti, bende size vaad ettim” ama sonra caydım! Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ancak ben sizi (küfür ve isyana) çağırdım, sizde geldiniz. O halde beni kınamayın, kendi nefsinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim, nede siz beni kurtarabilirsiniz. Ben önceden beni Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmemiştim.” Doğrusu zalimler için acı bir azap vardır” (İbrahim/22)

“Hepsini azdıracağım ancak içlerinde ihlaslı kulların müstesna” (Hicr/40)

“Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur(Hicr/42)

“Şeytanın nüfuzu ancak onu dost edinenlere ve Allah’a ortak koşanlaradır” (Nahl/100)

“Ve deki: Rabbim! Şeytanların vesvese ve kışkırtmalarından sana sığınırım” (Müminun/97)

Yukarıdaki ayetler iyice analiz ve sentez edilirse, şeytanın özellikle ihlaslı kullar başta olmak üzere insanlar üzerinde bir gücü ve nüfuzu yoktur. Güç, kuvvet ve kudret Allah’a aittir. Tek bir Rab vardır o da Allah’tır. Kişi şeytanın vesvese ve kışkırtmaları ile nefsiyle verdiği kararı yerine getirmektedir. Bu nedenle şeytan “benim sizin üzerinizde gücüm yoktur, bu nedenle beni değil nefsinizi kınayın” (İbrahim/22) diyerek bizlere Allah bu ayetle yol göstermektedir. Nefsi mülhime bölümünde şahsa gelen düşünce ve fikirlerin nasıl analiz edileceği vurgulanmıştır. Bu ayetlerle o bilgiler birleştirildiğinde ilim alınmış olacaktır. İş bu ilmi pratiğe, amele çevirmektir. Bunun ilk basamağıda şeytanın vesveseleri ve kışkırtmalarından Rabbimiz olan Allah’a sığınmak daha sonra kur’an ve Sünnet-i Muhammedi ile amel etmektir. Niyette ihlaslı olmaktır. İhlaslı niyet, ilim ve amel kişiyi Mudill esmanın etkisinden kurtaracak kişide gerçek anlamda “Rabbine dön” emrine uymuş olacaktır. Burada gösterilecek titizlik çok önemlidir.

Aslında Mudil esması bu ihlaslı titizliğe vesile olarak Rabbımız Allah’ı daha iyi tanımamıza, irfan sahibi olmamıza yardımcı olmaktadır. Mudil esmasının imtihan sırrı olmasında ki gerçekte bu noktada yatmaktadır. İlahi isimlerin gerçek yüzlerini ve hüviyetlerini dolayısıyla ilahi hüviyeti daha iyi idrak etmemize vesile olmaktadır.

“Ve allemel Ademel esmae külleha” (Bakara/31)

Allah, Ademe ilahi esmalarını ve bunların hüküm ve eserlerini öğretti, talim ettirdi. İlahi esmaları zuhura çıkaracak şekilde nefsi tesviye etti. İnsan bu nedenle 99 esma ile özetlenen sonsuz ilahi isimlerini ortaya çıkaracak zuhur mahalli, tecelligah oldu. Rabb-ı has olarak belirli bir esma terkibine bağlı olarak hüküm yürütülürken, diğer esmaları da açığa çıkaracak şekilde halk edildi. Bu gerçekleri açıklayan ayette: “El Hakku min Rabbike” (Bakara/147) “Hakk Rabbindendir” buyurulmuştur. Allah’ın Zati isimlerinden olan Hakk esması, Allah’ın tüm esmalarını bünyesinde bulunduran esmadır. Rabb kanalıyla esmaların gerçek yüzleri ve hakiki hüviyetleri ile esmalar Hakk esması kanalıyla zuhura gelmekte, Allah ismide tüm esma ve sıfatları bünyesinde cem etmektedir.

Bu nedenle ayeti kerimede: “Hakkı batıla karıştırıpda bile bile Hakkı gizlemeyin” (Bakara/42) buyurulmuştur. Hakk ile batılı karıştıran ise Mudill esmasıdır. Bize yapılan uyarı Mudill esmasının karıştırıcı, güçleştirici, şaşırtıcı, iltibas edici özelliğinden kaçınmamız yoluyladır. Eğer Mudill esmasına uyarsak nefsimizin hevasına, iblis ve şeytan kanalı ile uymuş oluruz. Bu şekilde nefsimizin hevası ilah edinilmiş, Hakk örtülmüş olacaktır. Bu konuda ayette: “hevasını ilah edineni gördün mü?” (Furkan/43) buyurulmuştur. Bu şekilde nefsin heva ve heveslerine uymak, Mudill esmasına kapılarak Hakkla batılı karıştırmak bizden kaçınmamız gereken husus olarak belirtilmiştir. Yoksa bu yolla başka ilahlar ve Rablar edinme riskimiz vardır.

Cenab-ı Hakkın esma-i ilahiyesinin bizde zuhura çıkması demek “halife” olmak demektir. Esmaların zuhur açısından vekiliyiz demektir. Mevlana Hz.leri bu hususta şu örneği vermektedir: “Manav tezgahlarında numune olarak her türlü sebze meyvenin örneği vardır. Bu numuneler içeride depoda bunların devamı vardır” demektedir bizlere.

Mudil esmasının karıştığı her şey Hakk’ın indinden tard edilmişlik demektir. Ancak Zatı talep edenler ve Zata erenler makbuldür. Zata erenler besmelenin NOKTA’sı olup adeta Kabe’nin içindeki yerini alır.

Asli hali olan nefsi natıkasındaki sıfatları, isimleri; emanetin sahibi olan Allah’a teslim ederek fena ve fakr haline ulaşanlar Zata erebilir. Zira “ene” sini (nefsini) bilmiş ve onu Rabbine teslim ederek “hakiki” Müslüman olabilmişlerdir. Bu nedenle ALLAH böyle bir nefse Zatıyla dolayısıyla sıfatları ve isimleri ile tam tecelli ederek “Mudill” isminin etkisini yok etmiştir. Hakiki Müslüman bu nedenle Hakk’ın isim ve sıfatlarını en güzel suretle ve gerçek hüviyette açığa çıkararak ZATI hakiki vasıflarıyla temsil ve tafsil edendir. Bu nedenle “Allah’ın ahlakı ile ahlaklanınız” emrine uymak, ZATI en iyi şekilde tesil ve tafsil etmektir. Bunun yoluda “Mudill esması”nın isimlere karışmamasıdır. İşte Zatı bu şekilde temsil ve tafsil edenler “arza halife” olurlar ve nefislerinde taşıdıkları “Muhammeden Resulullah” sırrı ile (Kur’an ve Nur) abd=kul olurlar. Aksi halde mertebeler gerçek manada katedilmediğinden, Hakk’ın indi Zatından tard edilmiş kabul edilirler. Ancak böyle kullar TEK VÜCUD HÜVİYETİNDE ALLAH’ı MÜŞAHEDE EDEBİLİRLER.  




önceki sayfa               sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam125
Toplam Ziyaret840170
Hava Durumu
Saat
Takvim