Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H.M.S. 29. Hz. Muhammed’in yüceliği sırrı

29. HZ. MUHAMMED’İN YÜCELİĞİ SIRRI

Feleğin hareketiyle zaman ilk yaratıldığında Allah yönetici ilk ruh olarak Hz. Muhammed’in ruhunu yarattı. Sonra ruhlar feleklerin hareketleri vesilesiyle O’ndan meydana çıkmıştır. Hz. Peygamber’in ruhu şehadet aleminde bulunmadan gayb aleminde varoldu. Allah O’na peygamberliğini bildirmiş, Adem, Hz. Peygamber’İn buyurduğu gibi henüz “su ve toprak arasında iken” O’nu müjdelemiştir. Zaman Hz. Muhammed hakkında bedenin var oluşu ve ruhun onunla irtibat kurmasına “Batın” ismiyle ulaşmıştır. Bedeni var olup ruh O’na bitiştiği zamanın hükmü, akışta “Zahir” ismine geçti. Hz. Muhammed cisim ve ruh olarak zatıyla ortaya çıktı. Başlangıçta peygamberler vasıtasıyla ortaya çıkan bütün şeriatlarda hüküm batını olarak O’na ait iken artık zahirde de hüküm kendisine ait oldu. Hz. Peygamber “Ben peygamber iken” demiş “insan iken” veya “mevcut iken” dememiştir. Peygamberlik Allah katından tespit edilmiş şeriat gerçekleşebilir. Bu nedenle Allah “Allah indinde din İslam’dır” buyurmaktadır. Diğer peygamberlerin şeriatıda islamın mertebeleri olmaktadır. Kemal şeriat ise Hz. Muhammed’in zahir olmasıyla mümkün olmuştur. Zaman döngüsü Hz. Peygamber’in devrinin “Batın” ismiyle bitip baka bir devrin “Zahir” ismiyle başlamasından ibarettir.

Hz. Peygamber bu hususta şöyle buyurur: "Zaman Allah’ın yarattığı günkü haline döndü”. Bunun anlamı şudur: Hüküm ilk devirde Batıni olarak kendisine ait olduğu gibi, bu devirde zahiri olarak O’na yani Hz.Muhammed’e aittir. Efendimizin “zahir ve batın” hakikati “Hakikati Muhammedi” olarak belirtilir. Diğer peygamberler Hakikati Muhammedi’nin mertebeleri, zanlarında bu hakikatin zahir olmasından ibarettir. Şeriatlarıda bu peygamberlere nispet edilir. Hz. Peygamber’in zuhuru mizan (terazi) ile gerçekleşmiştir. Mizan alemdeki adalettir ve O itidal (denge) sahibidir. Bu nedenle O’nun zuhuru ahiret hükmünden olmuştur. Çünkü mizanın hakikati, cennete, cehenneme girmekle ahirete bitişiktir. Bu nedenle bu ümmetteki ilim, önceki ümmetlerdeki ilimlerden daha çoktur. Hz. Muhammed’e de önceki ve sonraki ümmetlerin bilgisi verildi. Çünkü mizanın hareketi bunu gerektirir. Bu ümmet içindeki keşif, önceki ümmetlerden daha hızlıdır. Hz. Peygamber şu fadesiyle buna dikkat çekti: “Ben öncekilerin ilimlerini öğrendim” sonra şöyle eklemiştir “Sonrakilerin ilminide öğrendim”. Bu ise öncekilerde bulunmayan ilimlerdir. Kast edilenler kıyamete kadar ümmetimin öğreneceği ilimlerdir. Dünyada Hz. Peygamber’in ilimdeki efendiliği sabit olduğu gibi “Hz. Musa yaşasaydı, bana uymaktan başka yapacak bir şey bulamazdı” diyerek hükümdeki efendiliği de sabittir. Hz. Peygamber Hz. İsa’nın inmesi ve Müslümanlar içinde Kur’an ile hüküm verişinde de aynı şeyi açıklar. Böylelikle dünyada her yön ve anlam ile Hz. Peygamber’in efendiliği geçerli olmuştur. Allah şefaat kapısını açmasıyla kıyamet gününde Hz. Peygamber’in diğer insanlar üzerindeki efendiliğini de tespit etmiştir. kıyamet günü şefaat, sadece Hz. Peygamber’e ait olacaktır. Hz. Peygamber, diğer peygamber ve nebilerin şefaat etmeleri içinde şefaat edecektir. Allah O’nun şefaati vesilesiyle melek, resul, nebi ve mümin gibi şefaat hakkı olan herkese şefaat izni verecektir.

Yaratılmış için bilgi ancak insan sayesinde Hakka yakınlıkta mutluluk sağlayabilir. Bununla beraber ilim, mertebesi itibariyle mutlak bir üstünlük sahibidir. Yaratılmıştaki iman nuru, kendisiyle birlikte imanın bulunmadığı ilim nurundan daha kıymetlidir. İmandan bilgi gelmiş ise iman nurundan daha kıymetlidir. İmandan bilgi gelmiş ise iman nurundan doğmuş ilmin nuru daha üstündür ve onun sayesinde bilen mümin bilmeyen müminden ayrılır. ”Allah ilim verenleri yükseltir” (Mücadele/11). Ayette kastedilen müminlerdir. “Derecelere”. Bu yükseltme ilim erilmemiş müminlere karşıdır. Burada ilim ile kastedilen Allah’ı bilmektir, marifetullahtır. Bu yöndende kuşatıcılık Hz. Peygamber’e aittir. Hz. Peygamber’e bu nedenle “öncekilerin ve sonrakilerin ilmi”, sevgi, merhamet ve yumuşaklık özellikleri tahsis edildi. Ümmet-i Muhammed’den varislerde de bu özellikler zuhur eder.

Allah koruma işini kendine bağlamış ve şöyle buyurmuştur: “Kuşkusuz onu biz indirdik ve yine biz koruyacağız” (Hicr/9). Çünkü Allah kulun gözü, kulağı, dili ve elidir. Allah böyle kullarıda koruması altına alır.

Allah Hz. Peygamber’e yetkinlik suretini tahsis etmiştir. böylece şeriat O’nun sayesinde tamamlanmış, peygamberlerin sonuncusu olmuştur. Bütün efendilikleri toplayan efendilik ve hepsini ihata eden genel üstünlük Hz. Peygamber’e ait olmuştur.

Allah O’nun hakkında şöyle demiştir: “Kuşkusuz sen büyük bir ahlak üzerinesin” (Kalem/4). O, Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmış, Rabbi onu terbiye etmiştir. “Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti” buyurarak bu üstünlüğünüde Hakk’a bağlanmıştır. Ancak sahibi kendisine dayandığı bir ilme ihtiyaç duyar. Allah ise O’na ilmi talim edendir. “De ki. Rabbim ilmimi arttır” (Taha/114) emriyle Hakk’tan ilimin arttırılmasını dilemiştir. Allah şöyle buyurur: “Herşey O’nun övgüsünü tesbih eder” “İsra/44). Hz. Peygamber Allah’ı övmüş, marifetullah sırrı ile O’nu yüceltmiştir. Allah’ta O’na “Makam-ı Mahmud”u (övülmüş makamı) vererek Hz. Peygamber’i üstünlük sahibi yapmıştır. O’nun gerçek ümmetleride bu makamda O’na uyarak o makamda O’na komşudurlar.


önceki sayfa               sonraki sayfa




Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam199
Toplam Ziyaret840524
Hava Durumu
Saat
Takvim