Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H.Ş. 149. Nefsi Natıka, Kuran-ı Natık, Nefsin Ahiret Boyutu

149. NEFSİ NATIKA, KURAN-I NATIK, NEFSİN AHİRET BOYUTU

“Kur’an’ı kamil kişi vefat ettiği vakit Hak Teala yere “ey arz bu zatın etini yeme” diye hitap eder. Yer cevap olarak “Yarabbi senin kelamın içinde olduğu halde ben onun etini nasıl yerim” der”

İnsanın hakikati nefsi natıkasıdır. Nefsi natıka Allah’n Nurunu ve Kur’an’ın sırrını taşır. Dünya aleminde nefsi natıka hakikati örtülmüştür. Ancak nefs tezkiyesi vasıtasıyla asli haline ulaşır. Nefsi natıkanın bedenle ilişkisi nefs mertebelerine göre değişir. Nefsi emare, levvame ve mülhime mertebelerinde hayvani ruh bedene hakim olduğundan beden zulmettedir. Tezkiye oranında beden nefsi natıkadan nurunu alır. Nefsi mutmaine, raziye, marziyye, safiye (zekiye) mertebelerinde nefsi natıkanın nuru bedene hakim olur. Hayvani ruhun ve bedenin zulmeti ortadan kalkar. Nefsi mutmaine ve raziye mertebelerinde Kur’an’ın sırrı açılmaya başlar. Marziyye ve safiye mertebelerinde tüm letaifler nurlanır ve insan “nurul ala nur= nur üstüne nur” (Nur/35) haline gelir. Birinci Nur Nefsi natıkanın Allah’ın nurunu (hakikati İlahiye) taşıması; ikinci nur Kur’an’ın sırrını (Hakikati İlahiye ve Muhammediye) taşımasıdır. Bu haliyle nefsi natıka, Kur’an-ı Natık (Konuşan Kur’an) haline gelir. Bu hal peygamberler, kamil evliyalar ve kamil müminlerde zuhur eder. Bu nedenle ayette “İzzet Allah’ın, Resulünün ve müminlerindir” (Münafıkun/8) buyurulur. Nefsi natıka bedene hakim olduğunda, tüm beden Nurlanır ve Kur’an’ın sırrı açılır. Zahir ve batın birleşir. Nurun yok olması ve Kur’an’ın ortadan kalkması ise imkansızdır. Nur ve Kur’an ezeli ve ebedidir. Nefsi natıka ölümü tadarak kabir ve ahret boyutuna intikal eder. “Her nefis ölümü tadacaktır” (Ankebut/57) buyurulması bu yüzdendir. Nefsi natıka ölümü tadar; yok olmaz. Boyut değiştirir. Ahiret boyutunda nefsinin mertebesine, Nuruna ve Kur’an’ın sırrını taşıdığı oranına göre cennet veya cehennem boyutunda yerini alır.

Kur’an-ı kamil yani Kur’an-ı Natık bir nefs vefat ettiğinde, hem zahiri (beden) hem batını (nefsi natıka) Nur ve Kur’an olduğundan, varlık ortadan kalkmaz. Nur ve Kur’an olarak ahirete intikal eder. Böyle bir kamil insana cehennemin hitabı şöyledir: “Ey mümin çabuk geç, Nurun narımı (ateşimi) söndürüyor”.

Allah kamil insanın hem zahiri hemde batınını korumuş oluyor. İnsanda bululana aczübzeneb tohumu, nefsi natıkanın nuruyla ve Kur’an’la şereflenerek ahrete nur olarak intikal eder. Yer ve gök Allah’ın uluhiyetinin kontrolü altında olduğundan, kamil insanın hem zahiri hem batını “Hafiz” ismiyle korunur. Bu hale ulaşmanın yolu ise nefs tezkiyesidir. Bu nedenle ayette “Nefsini tezkiye eden kurtulur” (Şems/9) buyurulmaktadır. Nefsini arındırmayanlara hitabı çok manidardır: “Nefsini temizlemeyen ziyandadır” (Şems/10).

Kişi nefsi emare, levvame ve mülhime mertebelerinin karanlıklarından, ilmin nuruna ulaşmak için nefsini tezkiye etmelidir. İnsana nefsi natıkanın veriliş amacı da, dünya hayatında onu Kur’an-ı Natık haline çevirmesidir. Bu hakikat neftse dürülü ve batındadır. İlim, irfan ve ihlasla bu hakikat açılır. Kişinin ebedi hayatı kazanmasıda buna bağlıdır. Hz. Ali (kv) bu hakikati şöyle ifade etmiştir. “Derdin sendedir bilmiyorsun, dermanın sendedir görmüyorsun”.

İnsan nefsinde dürülmüş olan Kur’an’ı açığa çıkarmakla yükümlüdür. “ikra/OKU” (alak/1) emrinin hakikati budur. Nefsimizde dürülü olan Kur’an’ı okuyup yaşama geçirmemiz istenmektedir. Ancak böyle bir yaşam ile Kur’an ahlakı ile ahlaklanıp, geleceğimizi bugünden inşa edebiliriz. Hem zahirimizi hem batınımızı Kur’an haline çevirebiliriz. Bu da ancak “tevhid ve nefsi irfan yolu” eğitimi ile mümkündür. Zira Hz. Resul (sav) “Nefsine arif olan Rabbine arif olur” buyurmuştur. Nefse ve Rabbe arif olabilmek için 3 anahtar vardır. Resul, Kur’an ve bunların varisleri-Kur’an kamilleri (Kur’an-ı Natık) dır.

Zira onlar “ölmeden önce ölüp” “ilim ile ebedi diri (hayy)” olmuşlardır. İnsana düşen görev Kur’an-ı natık arifibillahları aramaktır. Allah’ın birinci rahmeti kişiyi dünyada var etmesi, ikinci rahmeti ise o kişiyi bir arifibillah ile şereflendirmesidir. Arifibillahlar bu nedenle (ebedi diri) karşılarındaki kişilerin nefsine nur ve Kur’an bahşederler. İnsanlık eğitiminde vesileler arifibillahlardır. Onlar Nefsilerini ve Rablerini bilip, bildirmekle görevlendirilmişlerdir. Haşrı, neşri bu dünyada yaşayıp,ilim ile dirilerek enbiya varisi olmuşlardır. Hem zahirleri hem batınları nur ve Kur’an taşıyıcısıdırlar (kamillerididir). İnsan Allah’tan böyle kişilerle karşılaşmayı taleple yükümlüdür. Hz. Ali (kv) gibi Ebu Turab (Toprağın babası) olup Hakk’ın temsilcisidirler. Toprak onların bulundukları kabride nur eylerler. Kabir ziyaretinin hakikatide bu nurdan faydalanmayı içerir. Kabir ziyareti ile nur ve Kur’an ziyaret edene, o kişilerden Allah kanalıyla nüfuz eder.

Zira onlar hüviyetlerini Allah’ın Mutlak hüviyetlerinde bulduklarından “Hu sırrına” ulaşmışlardır. “Hüvel baki” sırrına ermişler ve ebedi olarak alemlere rahmet olmuşlardır. “Seni alemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya/107) ayetini sırrıyla ve taşıdıkları Hakikati Muhammedi kanalıyla, peygamberden gelen yansımayla onlarda alemlerde rahmettirler. İnsanın taşıdığı bu sorumluluğu şu ayet ne kadar güzel belirtir: “Biz emaneti (Kur’an ve Nur) yerlere ve göklere dağlara arzettik. Onlar kabul edemediler ve emaneti insan yüklendi” (Ahzab/72)

İnsanın taşıdığı sorumluluğu yerine getirebilmesi için, nefsine ve Rabbine arif olmalıdır. Hz. Resul’e tabi olmaktır. Zira o sırrını şöyle açıklıyor: “Benim mucizem Kur’an’dır” Kur’an ve nurunun zuhura çıkarılması ve korunması insana düşen temel görevlerdendir. İnsanın halkediliş sırrıda, O’nun sırrını ve Kur’an’ı taşımasıdır. Bu hakikatlerde senin nefsi natıkanda, tohum gibi, ağaç olmayı beklemektir. 



önceki sayfa               sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam183
Toplam Ziyaret842165
Hava Durumu
Saat
Takvim