Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş. 148. Namaz, Vakar, Sekinet, Namaz Mertebeleri

148. NAMAZ, VAKAR, SEKİNET, NAMAZ MERTEBELERİ

“Ey ümmetim, namazı eda etmek için mescide vakar ve sekinetle gelin. İmamla yetiştiğin rekatı kıl, yetişemediğini ikmal eyle”

Allah Teala şöyle buyurmaktadır;

“Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Zira Allah sabredenlerle beraberdir” (Bakara/153)

Namazda kul ve Hak hüviyet beraberliği içinde (abduhu – hüviyeti Zat) olduğu takdirde namaz vakar ve sekinet getirir. Kul, hüviyetiyle Hakkın ilahi hüviyetine yönelir. Fiilini, esmasını sıfatını ve zatını Allah ile hüviyet beraberliği içinde bilirse ve bu idrakle amel ederse namaza vakar ve sekinetle girmiş olur. Zira kulun izafi hüviyeti Allah’ın isim ve sıfatlarıyla tecelli içindedir. Zatı ise sırrındandır. “Ben insanın sırrıyım, insanda Benim Sırrımdır” ve “Ben Ademi kendi suretimde yarattım” kudsi hadislerini idrak ile başlayan hüviyet beraberliği bilinci vakar ve sekineti beraberinde getirir.

Namaz üç kısımdır:

1. Namazın mahiyeti
2. Cismani namaz
3. Ruhani namaz (Nefsi natıka hakikatiyle namaz)

Namazın mahiyeti ve özü fatihanın oluşmasıdır. “Hüve” sırrına ulaşıp hüviyet beraberliğini mertebeleri ile ifadedir. İlk 4 ayet Hakk’ı 5. Ayet kul-Hak beraberliğini devamı kulun Haktan beklentilerini içerir. Hüviyeti Zattan uluhiyetini kendi izafi hüviyetinde tecelli ettirmesi için niyazdır.

Kul elhamdülillah ile makam-ı uluhiyete, iyyekenabu ile makam rububiyete, iyyekenestain ile makam-ı rahmaniyete, ihdinas sıratel mustekim ile makam-ı rahimiyete, sıratellezine enamte aleyhim gayril magdubi aleyküm veleddellin ile makam-ı malikiyete yönelir. Amin dediğinde hüviyetiyle kul Hakkın hüviyetiyle hayy ve kayyumiyete ortak olur. Ruku ve sucud fenafillah makamıdır. Aczini ve fakrını eda eder. Teşehhüd ise Resulullah’a tazim ve tekrimdirki cem-ul cem ve bekabillah makamıdır.

Kul Allahuekber ile hüviyeti Zata yönelir. Kıblesi Hakk’tır. Kayıtlı hüviyetiyle kulun Hakk’ın hüviyetini tazimidir.

“İlahınız bir tek ilahtır” (Bakara/163) ayetinde belirtildiği üzere uluhiyeti Zata tazimdir. Kulluğunu ikrardır. Resul bu nedenle müşriklere Hakk’ı “la ilahe illallahül vahidu” olarak vasıflandırmıştır.

Onlar ise “çok sayıda ilahları tek ilah yapmak şaşılacak şeydir” (Sad/5) buyurdular. Namaz uluhiyetin kabul edildiği kulluk makamıdır. Hakk ile beraberlik ile vakar ve sekinet yeridir. Rabbülaleminin halk üzerinde mukaddes vazifeleri şunlardır.

1. Telvinde sübut: “O her an bir şandadır” (Rahman/29). O her an tecellidedir. Her tecelliden değişik özellikler gösterir. Dışı (zahir) değişir, fakat batında (içte) Hakk sabittir. Zahirdeki değişiklikler Hakkın uluhiyeti ve Rububiyetinin tecellisidir. Batında ise İlahi Zatı (Hakk) vardır.
2. Hakk rububiyetiyle halkın ehli sünnet fırkasını bilip uyması için Kur’an’la ve Sünnetle vaaz eder.
3. Bütün insanlar mutlak Rububiyetin kontrolü altındadır. Maddeler, bitkiler, hayvanlarda O’nun rububiyeti içinde Rabb-ı hasları ile O’nu tesbih edip zikrederler.
4. “Ben cinleri ve insanları Rububiyeti-mutlakaya bilerek ibadet etsinler diye yarattım” (Zariat/56) ayetiyle irfanla ibadet ve kulluk hedeflenmiştir. Ubudiyet ise üç kısımdır. 1.Abd-i asi: sırf nefsi emaresinin kölesidir. Hakk’ın emirlerine ve yasaklarına riayet etmez. 2.Ubudiyet lül esbab: Sebeplere kulluk “Kadınlar, evlatlar, altınlar, gümüşler, koyunlar, bağlar, bahçeler, eğermiş atlar ki, bunlara tapanlar ikinci kuldur” (Ali-İmran/14) sebeplere takılıp onlara kulluk ederler. Sebeplerin arkasındaki Hakk’tan gafil olurlar. Üç.Abd-ı mahzdır ki, nefsini ve Rabbını bilir, nefsini eşyanın köleliğinden azad edip Mutlak Rabb’ın kulu ve kölesi olurlar. Mutlak Rabb’ın kulu ve kölesi olurlar. Niyazi Mısri bu makamda şöyle buyurmuştur:

İbn-i vaktem ben ebu-l vakt olmazam

Abd-ı mahzam ben tasarruf bilmezem

5. Hayatın umumi sebeplere bağlılığı: Rızık maddiyette, bitki toprağa, hayvan bitkiye, hasta şifaya, insan hayvana bağlı olması gibidir. Kul bütün bu sebeplerin Hakk’ın isim ve sıfatları olduğunu idrakle her yüzde görünen Hakk’ı görür. Eşyanın hakikatinde O’nun vechini (yüz-zat) müşahede eder ancak isimlerde-sebeplerde O’nun bir yüzü olduğundan sebeplere müracaat etmekte tereddüt etmez. Sebeplerin arkasındaki Allah’a ismi camisine yönelir. Allah ismi tüm isimlerin ve sebeplerin kaynağıdır. Namazda imama uyan Allah ismi camisinin içine girmiştir.

Böylece tüm isim ve sıfatlar namazda tecellidedir. Sebepler ve sonuçlarda bu şekilde düzenlenir. Namaz “Allah” ismi camisiyle Uluhiyet ve Rububiyetin şemsiyesi altına girmek demektir. İnsana sebepleride yaratan Allah’tır. Şu ayet bu hakikati çok güzel şekilde anlatır: “Ey insanlar toprakta tohumu siz mi yoksa biz mi bitiriyoruz? Dilersek çürütürüz mahrum kalırsınız” (Vakia/64-67).

Namaz Ahadiyeti Zat (Hüviyeti Zat) içinde yerini almaktır. Gizli hazinedeki hüviyetini idrak ve bu hüviyete hazineden ve hazinenin sahibinden kendi kelamıyla istemektir. O’nunla kelam etmektir. Hem kendi lisanından. Zat denizine (hazineye) ulaşmanın yolu ise Hakikat-i Muhammedi’den geçer. “Habibim Zat nurundan Seni, alemleride Senin nurundan yarattım” buyuran Allah, alemlerde Hakikat-i Muhammedi ile müşahede edilir. Görünen ve görünmeyen mülk ve saltanat Hakikat-i Muhammediyenindir. Lakin tasarruf Hak Tealanın yönelmesiyle, vahidiyet tenezzülü ile Allah’ındır. “Yalnız O’Nu (hüve) vekil edinin” (Müzzemmil/9) ayeti bu hakikati anlatır. Uluhiyet ve Rububiyet bu nedenle Hakk’ındır. Eserleri Hakikat-i Muhammedi’de müşahede edilir.

Bu nedenle Hz.Resul (sav) “Beni gören Hakk’ı görür” buyurmuşlardır. Bu nedenle Muhammed Resul’dür, memurdur. Hidayet Allah’ındır. Hakikat-i Muhammedi itibariyle ilk halk edilendir. “Adem (as) henüz balçık ve su halinde iken Ben peygamberdim” buyurması Hakikati itibariyle ilk halk edilen oluşundandır. Bütün enbiyanın ve evliyanın nuru ve ilmi Hakikat-i Muhammedi nuru ve ilmindendir. Bu nedenle Efendimiz Rububiyeti Hakk’a vererek “Beni Rabbım terbiye etti, terbiyemi güzel yaptı” buyurarak mübarek nefsilerinin Hakkın Rububiyetine bağlı olduğunu belirtirler. Bu gerçek bazı hadislerde yerini bulan “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki …” sözünü ifade etmiştir. namazda bu ilişki en üst düzeydedir. Hak-kul beraberliği nefsilerde tecelli eder. Nefislerin terbiyesi ve tezkiyesi namazda gerçekleşir. Bu suretle vakar ve sekinet gelişir.

Hakikati Muhammedi kendinde tecellide olanı bilebildiğinden Hz. Resul “Künhü Zatını idrak edemedik”  ve “Ey maruf seni hakkıyla bilemedik” buyurmuşlardır. Namaz O’nunla birliktelik ve nefisde tecelli makamı olduğundan şükür için namaz kılmaları nefsindeki tecelliyi en üst düzeye çıkarmak içindir.

Namazdaki kişi, nefsine Hakk’ın tüm tecellilerini ve taayyün tecelli mertebelerini yaşar. İrfan düzeyi ve nefs tezkiyesi “Allah” isminin temsili imametle en üst düzeye çıkar ve Vakar ve sekinetin vesilesi olur.

Nefsin (Ruhani) namazı Hakk ile beraberlik ile kılınan namazdır. Cisim buna uyar. Namazın mahiyeti de fatihadır ve diğer okunan Allah kelamıdır. Bunlarla namaz ulvileşir ve “gözümün nuru namaz” ifadesinde belirtilen müşahedeye yol açar. Hakk’la olan Hakk’ı temsil ettiğinden “arza halife” olur. Tabi ki kendi nefs mertebesinden. Hakk’ı temsil edeceğinin idrakinde olan kişi vakar ve sekinet içinde olmalıdır. Huzur ve huşu bunun sonucudur. Huzuru İlahi içinde olmak vakarı ve sekinetide arttıracaktır. İrfan düzeyi bunu belirleyen temel hakikattir.


önceki sayfa               sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam63
Toplam Ziyaret842045
Hava Durumu
Saat
Takvim