Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş.131. Namaz, Tevhid Mertebeleri, Fena ve Beka

131. NAMAZ, TEVHİD MERTEBELERİ, FENA ve BEKA

“Namaza vekar ve sekinetle gelin, imamı idrak ettiğinizde imamla eda, etmediğinizi sonra kaza edin”

Ey müminler siz tevhid-i efal, tevhid-i esma, tevhid-i sıfat ve tevhid-i Zat mertebesinden Ahadiyeti Zat (Allahuekber ile) mertebesine davet olunduğunuzda sekinet, sûkunet ve vekarla geliniz. Sekinet tüm bu tevhid mertebelerinde “fena”yı vekar ise “beka”yı yaşamaktır. “Fena” efal, esma, sıfat ve Zat mertebelerinde tevhidi gerektirir. Sizde tecellide olan; efal, esma, sıfat ve Zat “Ben”im. Tüm bu mertebeleri bünyesinde cem eden Ahadiyetül Cem makamıdır. Ezan bu makama davet eder. “Allahuekber” lafzı bu makama yönelişi temsil eder. İmam ise “Allah” ismi camisinin temsilcisidir. Zahiren imam olup, batınen Allah ve Resulü bu makamı temsil eder. Yani tüm tevhid mertebelerinde Allah ve Resulüne itaat edilir. Yani Hakk’tan Hakk’a davet oluyorsunuz demektir.

Tevhid-i efalde fiil tecellisi Hakk’a teslim edilerek fena-i efal gerçekleşir. Esma tecellisi Hakk’a teslim edildiğinde tevhid bilinciyle fena-i esma gerçekleşir. Sıfat tecellisinin Hakk’a ait olduğu tevhid edildiğinde fena-i sıfat, Zat tecellisi tevhid edildiğinde fena-i zat bilinci oluşur. Namazda tüm tecelliler Hakka teslim edildiğinde “fena” gerçekleşir. Bu ise sekinettir. Ancak namazdaki kişi varlığının ve tüm bu tecellilerin “Hakk ile” devam ettiğini idrak ettiğinde “BEKA” oluşur. Kişide vekar gerçekleşir. Kişi “bekabillah” mertebesinde, tüm tecellileri Hakk’a teslim ederek, fena ve beka mertebelerinde namazını eda eder. Bu nedenle namaz tam anlamıyla bir tevhid eylemidir. Tüm mertebelerde Allah’ın Zatına (Ahadiyetül Cem makamında) ibadet edilir.

Fenadaki sekr halinden bekadaki sahv makamına geçmek arzu edilir. Tevhid mertebeleri idrak edildiğinde Ahadiyel Cem mertebesinden sahv makamında namaz eda edilir.

“Sekir alemindeyken namaza yaklaşmayınız. Taki söylediğiniz sözü anlayıncaya kadar” (Nisa/43). Sekr fenadır. Kişi namazında kaybolmuştur. Sahv halinde Ahadiyet Cem makamı ve tevhid mertebeleri idrak edilip, nefsi natıkasında oluşan Hakk tecellisi bilinci gerçekleştiğinde, söylenen sözünde Hakk’ın olduğu ve kendi nefsinde tecelli edenin Hakk olduğu idrak edilip “beka” gerçekleşir. Bu makamda nefsi natıka “Kur’an-ı natık” olur ve “Hakkani Vücud” giyinilerek her şey Hakk olarak müşahede edilir. Bu hal “göz nuru namaz” ile gerçekleşir. Göz nuru ile Hakkani Vücud’da “vücud nuru” olarak müşahede edilir. Hakk zahir olup tek vücudda mertebeleri itibariyle Hakk’tan başka şey görülemez. “Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır” (Bakara/115) ayeti bu hali anlatır. Sıfat-ı Muhammediye’ye bürünüp sahvda Hakk batın, halk zahir olur. Tek Vücud Hüviyetinde, halkı kendi mertebelerinde batınlarında Hakk olduğu halde müşahede edersin. Bu nedenle namaz “zahir-batın-evvel ve ahir”itibarların birleştiği bir tevhid eylemidir. Tek hüviyet bu itibarlar ile farklılaşır.

Bu makamda farka gelip, Hazretil Cem yaşanır. Hazreti Cemde peygamberler, veliler, sıdıklar ve arifler müşahede edilir. “Ey mutmainne nefs! Sen O’ndan razı, O senden razı Rabbine dön. Seçkin kullarım arasına katıl ve cennetime gir” (Fecr/27-30) ayetiyle tevhid-i efalde, cennet-i efal’e; tevhid-i esmada cennet-i esmaya, tevhid-i sıfatta cennet-i sıfata, tevhid-i Zatta cennet-i Zatta ve tüm mertebelerin tecellilerini nefsinde yaşadığında “Künhü Zat Cennetine” dahil olursun. Abduhu sırrını kazanırsın. Hakk’ın abd mertebesinden zuhuru olduğunu idrak edersin. Namaz tüm bu gerçekleri yaşadığın tevhid eylemidir. İmamın batınen Allah ve Resulüdür. Onlara itaat ve irfan ile bu hakikatleri yaşarsın. Makam-ı velayete dahil olursun. Tevhid-i yaşadığın mertebede Hakk’ın velisi ve vekili ve halifesi olursun.

Bunun üstünde üçüncü sahvde (uyanıklılık) Hak ve halkı tek nazarda müşahede edersin. Burası cem-ül cem makamıdır. Vahdet-i Vücud Şuhudunun yaşandığı mertebedir.

Cem-ul cemde kesreti vahdette, vahdeti kesrette tek nazarda müşahede ettiğin halde, aşkın ziyadeleşip Ahadiyetül Ayn Zatı müşahede etmek istersin. İki makamı birleştiren “evvel-ahir-zahir-batın” itibarların idrak edilmesidir. Tek Vücud Hüviyetinde bu itibarlar ile seyran eden Hakk’ı müşahede ederek Vahdeti Vücud – Vahdeti Şuhud idrakine ulaşıp ikisinide itibar görüp “Vahdeti Vücud Şuhudu” hakikatine ulaşırsın. Bu hakikate ulaştıran ise batın imamların Allah ve Resulüdür. Her mertebedeki idrakin oluştuğunda namazı eda etmiş olursun. Bu idrak oluşmadığında, namazı kaza etmen söylenir. Kaza etmekten kasıt bu irfana ulaşmak için gayretleri arttırmak, bu hakikatlere ulaştıracak arifin gözetimine girmendir. Zahiren namaz kaza edilirken, batınen tahsil edilmesi gereken tevhid mertebelerinin irfanını almaktır. İşte tevhid mertebeleri tahsilinden sonra Hakk’ı müşahede edersin. “Göz nuru namaz” gerçekleşir. Hz. Resul (sav) bu makamda “Vech-i kerimine (Zatı kerimine) bakmak lezzetini isterim” diye dua ederek bu yolu hepimize açmıştır.

İşte bu hadisten ledünni maksad bu lezzetten Zat ile lezzetlenmektir. Şimdi meyhanede içki içen kişi mecazi olarak sekrdedir. (uyanık değildir). Önce efalini, sonra esmasını, sonra sıfatını kaybeder. Ne işlediğini, neden işlediğini bilmez. Gece ve gündüzü ayırt edemez. Daha fazla içtiğinde zatınıda kaybeder. Hem efalinden, hem esmasından, hem sıfatından, hemde zatından mecazen fani olur. Sonra ayılır (sahv), kendini bilir. Sonra arkadaşlarını ve çevresini tanır. Sonra tamamiyle ayıldığında işini müşahede edip işiyle meşgul olur. Bu misaller fena ve bekayı mecazen anlatır. Hz. Resul (sav) efendimiz “maişet ve cehalet sarhoşluğu sizi bayılttı” buyurarak irfan tahsili yapmayan kişilerin dünya sarhoşluğu içinde kendinden ve Allah’tan haberi olmadığını ifade etmiştir. İşte bu nedenle “Ölmeden önce ölünüz” ve “İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar” hadisleriyle dünya sarhoşluğundan ilim ve irfan ile ayılmamızı yani “iradi ölüm” ile ölerek Hakk’a karşı uyanmamızı istemiştir. İşte namazdaki kişi dünya sarhoşluğundan kurtulup Hakk ile olduğundan adeta ölmeden önce ölüp, uyanık (sahv) hale geçen kişi gibidir. Bu kişi nefsinin hakikatine arif olan, nefsinde tecelli eden Hakk’ı bulduğundan sekinet ve vekar ile donanır. Dünya sarhoşluğunda olan ise nefsinin hakikatinden habersiz olup, Hakk’tan gaflet içinde yaşar. Onların ölümü ise hayvanlar suretinde olup azap içindedir. Namaza başlamadan önce abdest alarak nefsi natıkamızı her türlü kötü ahlaktan arındırmalıyız. Zahir abdest, batınımıza yani nefsi natıkamıza sırayet etmezse, yedi derya ile yıkansak arınamayız. Bu nedenle namaz irfan ve Kur’an ile nefsin tezkiye edilmesidir. Nefsi natıkanın hakikati olan Allah’ın nuruna ve Kur’an’ın sırrına ulaşma vesilesidir. Bu nedenle namaz tüm tevhid mertyebelerinin tahsil edildiği en önemli ibadet şeklidir. Bu nedenle hadiste “İman ile küfür arasında namaz vardır” buyurulmuştur. Tevhid olmadığında, şirk kapısı aralanır. Şirk en büyük zulüm olup küfürdür. Hakkı örtmektir. Nefsindeki Hakk’ı örten, alemlerdeki Hakk’ada ulaşamaz. Zira “nefsini bilen Rabbını bilir” buyurulmuştur. Nefsinin hakikatine arif olmayan, Rabbinede arif olamaz. Arif olabilmek için Hakk yolunda irfan eğitimi almak gereklidir.

Tevhid ve tecelli mertebelerini bünyesinde bulan namazdaki kişi O’nun hüviyetiyle abduhu mazharı olarak Allah’ın Zati hüviyetinin Künhüne ubudiyettedir. İbadet kulun fiili, ubudet ise Hakk’ın fiilidir. Hakk kul mertebesinden zuhurdadır. Bunu belirten hadiste Hz. Resul (sav) “Beni gören Hakk’ı görmüştür” buyurmuşlardır.


önceki sayfa               sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam172
Toplam Ziyaret840497
Hava Durumu
Saat
Takvim