Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş. 40.Mirac Olan Namaz, Göz Nuru, Hüviyet ve Uluhiyet Tevhidi

40. MİRAÇ OLAN NAMAZ, GÖZ NURU, HÜVİYET VE ULUHİYET TEVHİDİ

“Namaz müminin miracıdır” “Namaz nurdur”

Miraç “Hakk’ı müşahede” ve “Mutlak Tevhid” in hakkel yakin yaşanmasıdır. Mutlak Tevhid “Hüviyet Tevhidi” ve “Uluhiyet Tevhidi” nin birlikte idrak edilerek, kişinin kendi nefsinde ve alemlerde bu hakikati müşahededir.

Efendimiz miraca çıktığında son bir perde ile karşılaştı. Hakk O’na “Dur! Rabbin namaz kılıyor” kelamıyla bu son perdeyide açmış oldu. Efendimiz bu hitabı nefsinde yaşayarak kendi nefsi hakikatinin “Hakk’ın hüviyeti” olduğunu idrak etti (Hüviyet Tevhidi). “Ne var Ademde o var alemde” tasavvuf kuralı gereği alemlerde de her mertebede “İzafi Hakk hüviyeti” ni müşahede etti. Bu hüviyet tevhidinin kemali idi. İkinci bir irfan ise kendi nefsi natıkasında ve alemlerin her mevcudun nefsinde uluhiyeti ile ilahlığını sürdürdüğünü kemal mertebede müşahede etti (Uluhiyet Tevhidi). Bu irfanla miraçtan döndüğünde şu sırrı ifsa etti: “Beni gören Hakk’ı görür” O’nu zahir, batın, evvel ve ahir yönüyle kemal olarak Hakikati ile görmek O’nda Hakk’ın hüviyetinin ve uluhiyetinin müşahede edilmesidir. Bu nedenle Hakk’ı müşahede Hakikat-i Muhammedi kanalıyla resule bağlanmış oldu. Bu müşahedenin insanda yaşanması için her insana nefsi natıkası armağan edildi ve “Nefsini bilen Rabbını bilir” hadisiyle müşahedenin insanın kendi nefsinden geçtiği bildirildi. Zira nefsi natıkada dürülü olan “Allah’ın nuru ve Kur’an’ın sırrı” batından zahire çıkabilsin ve bu hakikat ve sır (Hakikat-i İlahiye ve Hakikat-i Muhammediye) nefis ile müşahede edilebilsin.

Namaz bu müşahedenin zirvesidir. Namaza zikir, zikreden ve zikredilen “BİR” leştiğinden, Hakk’ın hüviyeti ve uluhiyeti kişinin nefsinde tecelli halindedir. Hakk bütün isim, sıfatları ve Zatıyla namazdaki kişi ile “Hüviyet beraberliği” içindedir. Tecellinin Hakk’a ait olması itibariyle uluhiyet tecellisi nefsi natıkada yaşanır. Bu idrak ve müşahede ile nefsi natıkada dürülü olan “İlahi nur” batından zahire yansır. Bu nurun müşahedesi Hakk’ı müşahedesidir. Müşahedeli namazı belirtmek için Efendimiz “Gözümün nuru namaz” buyurmuştur. Batındaki (nefsi natıkadaki) İlahi nur zahirde “göz nuru” olur. Bu nurun özellikle namazda müşahede edildiği ehline malumdur. Bu göz nuru ile kişi hem kendi vücudunu hem de alemleri “VÜCUD NURU” olarak müşahede eder. Efendimizin “Bir nur gördüm” buyurdukları ve ayette “Allah göklerin ve yerin nurudur” (Nur/35) buyurulan halin müşahedeli olarak yaşanmasıdır. Miraç olan namazın hakikati “mutlak tevhid” sırrı da “göz nuru” nun müşahedesidir. Namazın nur olabilmesi için nefsin tezkiye edilmesi şarttır. Tezkiye olan nefis, özellikle namazda, batında nefsi natıkasında dürülü olan “Zat nurunu” müşahede eder. Nefsindeki “nur-ı Hu” zahire yansıdığın da o kişi “nurul ala nur= nur üzerine nur” olur ve zahir ve batın olarak NURANİYET kazanır. Bu hal ehlullahca şöyle özetlenmiştir. “Nefsini bilir HU olursun, sıfatlarından kurtulur NUR olursun”. NURANİYET, Kur’an’ı taşıdığından o kişi Kur’an-ı Natık olur. Kur’an ahlakı o kişiden yansır. Namazdaki gibi her halde zikir, zikreden, zikreden “BİR” leşir. Bu halle yaşam “salatun daimun = daim namaz” hükmünü taşır. İşte “hayat namazı” dediğimiz durum budur. Her an nefsinde Kur’an ile yaşayarak, Kur’an ahlakının “nur” olarak alemlere sunulmasıdır.



önceki sayfa               sonraki sayfa
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam220
Toplam Ziyaret841623
Hava Durumu
Saat
Takvim