Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

T.İ. 99. Nefs Tezkiyesi Yolları-Mertebeleri (Cibril Hadisi)


NEFS TEZKİYESİ YOLLARI-MERTEBELERİ (CİBRİL HADİSİ)


1. İMAN = Billahi ve HU SIRRI ile İMAN Ayrıntılar. İlgili makalelerde

2. İSLAM = Nefsine arif olma, Nefsin Hakikatinin Hakk’a ait olduğunun idrak ve müşahedesi ile Nefs Emanetini Hakk’a teslim ederek HAKİKİ MÜSLÜMAN olmak. Bunun için FARZLAR ve YASALAR getirilmiştir.

-32 ve 54 FARZ BATINI HAKİKATLERİ;  NEFS ZULÜM- GÜNAHLAR ve ŞİRK ve ŞIRK MERTEBELERİ makalelerimizde ayrıntılar mevcut.

3. İHSAN = Uluhiyet ve Rububiyet Tevhidi Müşahedesi (Tüm Tevhid Makalelerimizin hedefi budur)

4. İKAN= Yakin mertebelerini tamamlanarak Hüviyet Tevhidi ile VAHDETİ VÜCUD ŞUHUDU ile KELİME-İ ŞEHADETİ hakiki anlamda MÜSLÜMAN olmak ve Elestte “nefislerimizin Şehadetini “ ve “MİSAKINI” yerine getirmek.

SONUÇ= Fatiha sırrı ile Hayat Namazı Kılmak. Kuran-ı Natik vasfını kazanmak.

“Nerede olursanız O ilahi hüviyetiyle sizinle beraberdir” (Hadid/4)

“Hüvel evveli vel ahiri vezzahiri vel batın ve HÜVE bikülli şeyin alim” (Hadid/3) ayetlerinin sırrına ererek SÜNNETULLAH HAKİKATİNE VAKIF OLMAK. ZAHİR-BATIN-EVVEL-AHİR olarak tüm taayyün ve tecelli mertebelerinde, mertebeleri ve düzeyleri itibariyle ZATİ NEFSİ HÜVİYETTEKİ İLMİ ZATINI MÜŞAHEDE ETMEK.

Bu nedenle “İLİM, KADIN VE ERKEK HER MÜSLÜMANA FARZDIR.”İLİM” ile ilgili AYET ve HADİSLER MAKALENİN sonuna eklenerek zahir ve batın İLMİN Hakk için ne denli önemli olduğu vurgulanmak istenmiştir. HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİD İLİMDİR. (ZATİ NEFSİ HAK İLMİ) = SÜNNETULLAH.  Zira “Allah İlmiyle her şeyi zahir (diş) ve batın (iç) kuşatmıştır.”

KISACA NEFS TEZKİYE ÖNCESİ VE SONRASI NEFSİ TAŞIDIĞI VASIFLAR: NEFSİN AHLAKI

infak edenler. Havariyyun. Şuhud edenler.  Merhamet sahipleri. Fitne çıkaranlar.  Felaha (kurtuluşa) erenler.  Salihler.  Miskinler.  Fesad çıkaranlar.  Hasret içindekiler.  Hicret edenler.  Evliyalar.  Uyarıcılar.  Mukarrabin olanlar. Secde edenler.  Gafiller.  Şükredenler. Sabredenler.  İftira edenler. Islah ediciler. İhlas sahipleri. Tefekkür edenler.  Yalancılar. Hile yapanlar. Hidayet yolundakiler (HADU).  Nasara (yardımcılar). Müslümanlar. Sabiler.  Ayetleri Yalanlayanlar. Müminler. Münafıklar. Müşrikler. Zalimler. Fasıklar.  Kafirler.  Mürşidler. Zalimler.  Fasıklar. Kafirler.  Müşridler. Tevekkül edenler.  Kul olanlar. Sadıklar. Tezkiye olanlar. Dalalette olanlar.  Muhsinler. Zikredenler.  Kibirlenenler. Tevbe edenler. Mücrimler.  Müsrifler.  Mücahidler. Müttekiler. Takva sahipleri .  Dünya Ehli.  Hayvan vasıflılar. Hayvandan daha aşağı vasıflılar. Ahiret Ehli.  Hakk Ehli. Müjdeciler. Uyarıcılar.  Akledenler.  Düşünenler. Hakikat Ehli.  Marifet ehli. Alimler. Arifler. Cahiller. Taguta tapanlar

NEFSİNİ TEZKİYE EDEN: İYİ AHLAK VASIFLARI = NEFSİN SELAMETİ = TEVHİD İSLAM

NEFSİNE ZULMEDEN= ZALİM VE DİĞER KÖTÜ AHLAK VASIFLARI= ŞİRK

NEFS TEZKİYESİ:

1. BENLİK VEHMİNDEN “ALLAH” İDRAKİNE yolculuk

2. Zulmetten Nura yolculuk

3. Kötü ahlaktan, iyi ahlaka yolculuk

4. Şirkten Tevhide yolculuk

5. Halktan Hakka yolculuk

6. Cehaletten ilim irfana yolculuk

NEFS EMANETİ HAKKA TESLİM EDİLİP HAKKA TESLİM EDİLİNCE MÜSLÜMANLIK (İSLAM=SELAM) HASIL OLUR.

NEFSİ MÜSLÜMAN OLUNCA- HARİCE TEBLİĞ YAPABİLİRİZ.

“HESABA ÇEKİLMEDEN ÖNCE NEFSİNİZİ HESABA ÇEKİN”

YURTTA (NEFSTE) SULH (SELAMET);  CİHANDA (AFAKTA) SULH (Selamet)

“Enfüs ve Afakta ayetlerimizin Hakk olduğunu göstereceğiz“ (Fussilet/53)

“Selam yayınız”

ANAHTAR=

1. Kim iyilik yaparsa NEFSİ LEHİNE dir. Kim kötülük yaparsa NEFSİ ALEYHİNE dir. Rabbin kullarına zulmedici değildir.”

2. “İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır. Fussilet/46

ÖZET SÜNNETULLAH ŞEMASINDAN anlaşılacağı üzere İNSAN VE NEFS TEMELDİR: İşte İSLAM DİNİ İNSAN ve İNSANIN ve HAKKIN NEFSİ MERKEZLİ Sünnetullah ‘tır. İslam; Müslüman olmaktır. İslam; nefsin selamete (tezkiye) ulaşması ve Tevhid-i NEFS müşahedesi ile NEFS emanetini EHLİ OLAN HAKK’A TESLİM ETMESİ VE TESLİM SONRASI HAKKKIN NEFSİNİ VE NEFSİNDEKİ İLAHİ İSİM VE SIFATLARI KEMAL ÜZERE (MUHAMMEDİ-HADİ) ZUHURA ÇIKARMAKTIR. “LA İLAHE İLLALAH MUHAMMEDEN RESULULLAH” SÜNNETULLAH’IN İFADESİDİR.

“Kelime-i Şehadet “ sünnetullah’ın müşahedeli yaşanmasıdır. Bu nedenle Kuran-ı Natik olmaktır. Bütün konuları içerdiğinden TEMEL NEFS ile ilişkili ayetler ile yetinerek olmaya çalışıp gerekli ayetleri vererek geri kalanı okuyucuların tefekkürüne ve idrakine sunmaya çalışacağım:

“ALLAH VADİNDEN DÖNMEZ” (Rum/6) ayetiyle Sünnetullah’ın kesin bir hüküm-hukuk olduğunu ve NEFSİN hududlarını belirlediğini ifade etmektedir.

“Allah hiçbir nefse kapasitesinin üzerinde bir şeyle mükellef tutmaz” (Bakara/286) buyurarak Emr-i teklifi-DİNİN insanların nefsi için kolaylaştırıldığını ve nefsin kabiliyet-istidatı içinde olduğu belirtilmektedir.

“Dinde zorlama yoktur. Rüşd (irşad- hidayet) yolu, gayy (dalalet) yolundan açıkça ayrılıp orta çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytan ve zannı-benlik ilahları) inkar edipde Allah’a (yumin BİLLAHİ) ederse, (Allah’tan kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam kulpa) tutunmuştur. Allah Semiri ve Alimdir” (Bakara/256)

İşte tevhid hidayet, şirk dalalet yolu olup BİLLAHİ sırrı ile İMAN’ın MUTLAK TEVHİD’e ulaştırarak sağlam bir dayanak olduğu belirtilerek, bizleri bu şekilde bir İMANA ve TEVHİDE davet etmektedir

“Allah iman edenlerin velisidir, onları ZULMETTEN NURA ulaştırır. İnkar edenlere gelince, onların dostu TAGUT lardır ki; onların NURDAN ZULMETE sürüklerler. Onar ateş ehlidir. Orada ebedi kalacaklardır” (Bakara/257)

İşte Hak, şirkten tevhide davet ederek, ALLAH ismi ile kastedilen Hakikate bizleri davet etmektedir. Zira “ALLAH” ile kastedilen HAKİKAT KURAN’IN ve MUHAMMED’in ALLAHI olup sünnetullah bu HAKİKATTIR.

“Onlara; Allah’ın indirdiklerine tabi olun dendiğinde;  “Hayır, biz atalarımızı üzerinde gördüğümüz yola tabi oluruz” derler. Ya ataları hiçbir şeyi düşünemeyen, doğru yolu bulmamış kimseler idiyse, yine mi öyle yapacaklar” (Bakara/170)

İşte İslam ülkesinde doğanların çoğu Kendilerini “Müslüman zan” ederek taklidi bir iman anlayışı içinde, nefsi tezkiye olunda gayret göstermeyip, zahiri hükümleri uygulayarak, nefse cahil yaşayarak atalarının dinine (zanını ilahlara) uymuş olurlar. Ayetin kastettiği hakikat; kişilerin HAKK ve ALLAH HAKİKATİ için sorgulayıcı-araştırıcı olmalarının gerektiği olup kişilerin, toplumların, devletlerin “DİN” adına zahiri, şahsi,  örfi adet ve gelenekleri; anlayışları sanki dinmiş gibi kişilere ve topluma dayatılmasıdır. Özden uzaklaşarak şekle önem verecek şekilde topluma ve kişilere dayatılmasının yanlış olduğunun belirtilmesidir. İSLAM DİNİNİN TEMELİ İNSAN olup, insanın hakikati de O’NUN NEFSİDİR. İSLAM, kişinin nefsinde ürettiği, zannındaki ilahi (tagut),  toplumun zannındaki ilah-ilahları (tagut) ve devleti yönetenlerin zannındaki ilah ve ilahları (tagut); dalaletteki bir din anlayışı olarak tanımlamaktadır. Böyle “ZANNİ DİN” anlayışından bizleri kurtarmak için insanlara “KAFİRUN SURESİ” ni hediye etmiştir. “SENİN DİNİN SANA,  BENİM DİNİM BANA “ diyecek vasıfla İSLAM DİNİNE yönelerek,  ALLAH idraki ile nefsimize “ selamet” kazandırmamız istenmektedir. İşte ZANDAKİ İLAH (TAGUT) anlayışının DİN diye dayatılması Kuran’da “zulüm” ve “küfür” olarak belirtilmektedir. NEFSE ZULÜM denmektedir. Zulüm ise Adaletin zıddıdır. “Zulme rıza zulümdür” buyuran Hz. Resül,  bizi bu anlayıştan kurtulmaya davet etmektedir. Zira bu ZANNI ilahlar, doğuştan İSLAM FITRATI NURUNU zulme götürür. Çevresi onu ZANNI ilaha yani zulme davet etmiş olmaktadır. Kuran ihsanları ADALET’e davet etmekte olup, NEFSE ZULMÜN önüne geçilmesini emretmektedir:

“Muhakkak biz seni halife kıldık. Bunun için insanlar arasında HAK (HUKUK-ADALET) ile hükmet. Ve hevaya (BENLİK ARZULARINA=Enaniyet ) tabi olma. Aksi halde bu seni dalalete sevkeder. Muhakkak ki dalalete düşenler için hesap günün unutmaları sebebiyle şiddetli azap vardır” (Sad/26) buyurulara; her insanın ve özellikle yöneticilerin HAK-HUKUK-ADALET üzerinde titizlenip, bu tarzda hüküm ve yönetim göstermelerinin ve bunun için kendi zanni-hayali İLAH (tagut) anlayışlarını topluma dayatmamalarının SÜNNETULLAH içinde olduğu vurgulamaktadır. Bu nedenle Hz. Ali Efendimiz: “DEVLETİN DİNİ ADALETTİR” buyurmuştur. Efendimizde;  “Medine Sözleşme” sinde her bireyin ve milletin TAKVA ölçüsünün yürürlükteki ANAYASA (SÖZLEŞME) ya tabi olmak olduğunu sözleşmeye dahil ederek “VATANDAŞ” olmanın özelliğinin vurgulamaktadır. Bu nedenle TOPLUMSUZ UZLAŞMA İLE SAĞLIKLI BİR ANAYASA yapmakta DİNEN SÜNNETULLAH içindedir. Sünnetullah olan Anayasa ve yasalar; İNSAN HAKLARINI koruyan ve insanı, İNSAN yapacak ve her bireyin ve toplumun nefsini TEZKİYE ve TERBİYE edecek hükümlere yer verecek şekilde tanzim edilmeli ve toplumun her ferdi için ayrım olmaksızın uygulanmalı ve etkin-hızlı bir adalet anlayışını toplumda “ GÜVEN –SELAMET-HUZUR” unsuru olarak yerleştirmelidir. Fiilleri cezalandırarak “FİİL CEZA HUKUKU” uygulamalı, FAİL kim olursa olsun,  suçlu suça uygun ceza ile cezalandırılarak bireyin ve milletin ADALETE VE DEVLETE olan İNANCI VE GÜVENİ sağlanmaktadır.

Hak ise bizi BİLLAHİ sırrıyla imana ve zannı ve benlik şirkinden MUTLAK TEVHİD hakikatine davet etmektedir. İşte bu zannı ilahlardan (tagut) kurtulmanın ve ataların hatalı dininden ayrılmanın yolu nefsi irfan ve tevhid irfanı ile mümkündür. Ayette bu hakikat “Sonra sana: Hanif olarak  (TEVHİD EHLİ olarak) İbrahim’in milletine tabi ol. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı” diye vahyettik.” (Nahl/123) buyurulur.

Kudsi Hadis’de “La ilahe illallah.  Benim kelamımdır. İşte Ben O’yum.  Bu kelam Benim kelamımdır. Kim oraya girerse kurtuluşa erer” buyurarak bizleri TEVHİD’e davet etmektedir. Bu sırrın ve tevhidin nefsimize nakşedildiğinin ifadesi olarak:

“Rabbin Ademoğulları’nın zürriyetlerini zuhura çıkardığı zaman NEFİS leriyle onları ŞAHİT TUTTU. Ben sizin Rabbiniz değilmiyim? (dedi) Dediler ki: Evet (Rabbimizsin) biz şahit olduk. Bunu kıyamet günü gerçekten biz bundan gafildik dememeniz için yaptık.” (Araf/172) İşte nefislerimiz bu TEVHİD sırrının şahididir. Bunu belirten ayette: “Artık insanın kendi nefsi, kendinin şahididir” (Kıyame/14) buyurulmakta ve Hak-NEFS ilişkisinin devamı her an olduğu belirten ayette de: “Hiçbir nefis yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın” (Tarık/4)

Hak bilen her an bilip, görüp Rububiyeti ile batından Kendine davet ederken, zahirde de davet için peygamber ve velilerini bize irşad için yollamıştır.

“Nefsinizden bir resul geldi” (Tevbe /128) buyururak NEFSİMİZE AYNA olduğunu ifade etmektedir. Bu nefsin kendi nefsinin rahmeti olduğunu bu nedenle Resulunu de “Alemlere Rahmet” olarak gönderdiğini belirterek:

“Allah Nefsine karşı gelmekten sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah’adır” (Ali-İmran/28) buyurmaktadır. Hidayet yolunun RAHMET, dalalet yolunun GAZAP olduğunu belirtmektedir.

“Biz peygamber göndermedikçe hiç kimseye azab edecek değiliz.” (İsra/11) buyurarak, Resul geldikten sonra İMTİHAN SIRRININ başladığını ifade ederek; “Muhakkak siz, mallarınız ve nefisleriniz hususunda imtihan okunacaksınız” (Ali-İmran/186) buyurulmaktadır.Toplumsal (Nefs tezkiyesinin de şart olduğunu vurgulayan ayette:

“Allah nefislerindeki nimetleri bozup değiştirmedikçe bir kavme verdiği şeyleri değiştirmez. Bir Kavme fenalık dileyince,  artık onun reddine bir çare yoktur. Onlar için Allah ‘tan başka hiçbir veli yoktur.” (Rad/11)

“Ayetlerimizi yalanlayan ve nefislerine zulmetmiş olan kavmin durumu ne kötüdür.” (Araf/177)

İşte hem bireysel hem toplumsal kurtuluş (felah) için:

“Nefsini tezkiye eden (kurtuluşa) felaha erer.” (Şems/9)

“Nefsini karanlıklara gören (tezkiye etmeyen) hüsrandadır.” (Şems/10) buyurmaktadır. Ayrıca: “Kim iyilik yaparsa NEFSİ LEHİNEDİR. Kim kötülük yaparsa NEFSİ ALEYHİNEDİR. Rabbin kullarına zulmedici değildir” (Fussilet/46)

“Allah size beyan etmek ve sizi,  sizden öncekilerin SÜNNETİNE ulaştırmak ve tevbelerinizi kabul etmek ister.” (Nisa/26)

“Allah’ın kendisine farz kıldığı bir şey üzerine Nebi’ye güçlük yoktur. Daha önce geçenlerde ALLAHIN SÜNNETİDİR” Allah’ın emri,  takdir edilmiş bi kaderdir; Ahzab/38 buyurularak HERHANGİ BİR NEFSE İYİLİK VE KÖTÜLÜK KİŞİNİN KENDİNE (NEFSİNE) DÖNMEKTEDİR.

“Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını (hududullah = sünnetullah) aşarsa, NEFSİNE ZULMETMİŞ OLUR” (Talak/1)

“Sen gaybleri en çok bilensin.” (Madie /116) Bu nedenle Efendimiz Hakk’ın Hitabı bizlere ışık tutmaktadır:

“De ki: Bana sadece ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyedilmektedir. Hala Müslüman olmayacak mısınız?” (Enbiya/108)

Bütün bunlar SÜNNETULLAH hükümleridir. NEFSİN önemi açısından daha fazlasının “Tasavvufta Tevhid ve Nefsi İrfan Yolu” kitabımızda bulunan “NEFS İLE İLİŞKİLİ TEFEKKÜR AYETLERİ” bölümlerinin çok faydalı ve sünnetullahın anlaşılması ve Sünnetullah’ın NEFS temelli olduğunu idrak için çok önemli olduğunu vurgulayalım.

Sünnetullah’ın İLMİ ZAT olduğunu belirterek İLİM İLE İLİŞKİLİ AYET VE HADİSLERİ konunun sonuna eklenmiştir. Her konu sünnetullah ilmi olduğundan İRFAN YOLU (MİRAÇ=TEVHİD) bilgilerin tümü önemlidir.



önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam105
Toplam Ziyaret835986
Hava Durumu
Saat
Takvim