Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H.M.S. 42. Nefse İlham Hakikati

42. NEFSE İLHAM HAKİKATİ

Nefs iyilik ve Allah korkusunu kabul eden yerdir. Allah şöyle buyurur: “Nefse ve onu düzenleyene, ona iyilik ve kötülüğünü ilham edene yemin olsun ki” (Şems/7-8). Başka bir ayette ise, “Şunlara ve şunlara Rabbinin ihsanından yardım ederiz. Rabbinin ihsanı kısıtlı değildir” (İsra/20) buyurulur. Allah nefsi, kendisine ilham edilen mahal yapmış, Kur’an ve Sünnet hükümlerine göre günah ve takvayı ilham edilen mahal yapmıştır. Nefsde bu hükümlere göre günahı ve takva duygusunu ayırt ederek günahtan sakınır, takva duygusunun ise yolunu tutar. Bunun için nefsin arınması ve hayvani ruhun etkisinden kurtulması gerekmektedir. Allah kendisine ilham ettiği şeyle nefsin günah ve takva duygusunda bir çaba ve kazanımı olmaktan soyutlamıştır. Nefs Allah’ın hükümlerinin idrak edildiği tecelli mahallidir. Nefs ne kadar arınırsa (tezkiye) tecelli o derece net ortaya çıkar ve ilahi hükümleri idrakte kolaylaşır. Günah ve takva bilgisi nefste yer eder. İlham edilen şey nefsin hakikatinde (nefsi natıka) bulunan Kur’an’dır. Nefs ve kadar zulmette ve arınmamış ise ondan zuhura çıkan fiillerde o kadar zulmet ve günah içeriklidir.

Nefs tecelli mahalli ve sadece dince ister günah ister takva olsun, fiilin ortaya çıkması için bir mahaldir. Nefs bu iki hükmün arasındaki berzahtır.

Allah insanın nefsine “mübah” düşüncesini nispet etmemiş ve ilhamınıda ona göre vermemiştir. Bunun nedeni mübah fikrinin nefs için zati bir düşünce olmasıdır. Bizzat nefsin yaratılışıyla, mubahın varlığı da ortaya çıkar. Dolayısıyla mubah, nefsin ancak kendisiyle düşünebilecğei nefsi özelliklerden biridir. Mubah düşüncesi, gerçekte insanın gülmesi gibi nefse özgü özel bir niteliktir. Çünkü nefsin özelliği, kendisinden zararı uzaklaştırmak ve yararı çekmektir. Bu ise, şerait hükümleri içinde özellikle mubah kısmında bulunur. Zaten ilahi hükümlerin sınırları nefse ilham edilerek bilgilendirilmektedir. Mubah, yapılması veya yapılmaması eşit, karşılığında ödül ve dinen sorumluluğun bulunmadığı davranıştır. Nefsin sorumlu olduğu hükümler ise Kur’an ve Sünnete göre nefse ilham edilmektedir. Bu durum “tesviye etmek” (düzenleme) kelimesinden gelen “onu düzenledi” ayetinde belirtilen durumdur. Mubah bir şeydeki itidal halidir. İtidal ise Kur’an ve Sünnet ile ilham edilendir. “Seni tesviye etti ve itidal verdi” (İnfitar/7) ayeti bu hakikati ifade eder.

Allah böyle yapmakla insana ihsanda bulunmuştur. Şeriat hükümlerinin kısımlarında, itidali gerektiren ve itidali veren mubahtan başka bir kısım yoktur. O halde nefs özü gereği ve özelliği nedeniyle mubahı talep eder.

Nefse günah ve takvayı insana ilham edendir. “Onu düzenledi” ayetinde faili açmıştır. Melek itidal ve takva yolunda ilhama yardım eder. Şeytan ise günaha sürüklemek için nefse tecavüz ederek ilhamın gerçek yüzüyle açığa çıkmasını engellemeye çalışır. İlham nefiste gerçek hüviyetiyle zuhur ettiğinde ondan takva oluşur. Ancak şeytan (Mudill esması), nefste tecellide olan ilahi isimlerin gerçek hüviyetleri ile açığa çıkmasını engelleyerek günah fiilin zuhuruna neden olur. Bu açıdan “ona ilham etti” ifadesindeki zamir takvada meleğe, günahta ise şeytana döner. “Sana isabet eden her iyilik Allah’tan, her kötülükte nefsindendir” (Nisa/79) ayetinde bu açıktır. Allah nefse ilham ederken ve/veya, heva ve heveslerine uyduğu, ve/veya şeytana uyduğunda kötülük kişinin kendine döner. Kişi akıl, ilim ve iradeyi yerli yerince kullanmadığından sorumlu duruma düşer.

“Peygambere itaat eden, Allah’a itaat etmiştir “(Nisa/80) ayetinde nefsin Kur’an’a ve Sünnete uyması emredilmektedir. Nefs buna uymakla yükümlüdür. “Peygamber kendi arzusundan konuşmaz” (Necm/3) buyurulmakta Peygambere itaatin şart olduğu bir kez daha vurgulanmaktadır. Peygamber ise Şeriat-I Muhammedi’nin temsilcisidir. Hakk nefse bu hükümlerle ilham ederek, kendinde itaat edilmesini murad etmektedir. Nefsi bu nedenle bunları idrak edecek seviyeye çıkarmak zorundadır. Bu da ilim ve nefs tezkiyesi sayesinde gerçekleşir. Nefse kötülük, şeytanın günaha sürüklemesi, nefsin bunu kabul etmemesi, ilgili konudaki meşru hükmü bilmeyişi – idrak edememesi bakımından nispet edilir. Nefs şeriatın hükümlerini tatbik etmeyerek sorumluluk altına girer. “Rabbinin ihsanından yardım ederiz” (İsra/20) ayeti nefse yardımın şeriat hükümlerince yapıldığını ortaya koyar. Bu Allah’ın bilinmesi ve hükümlerinin nefste idrak edilmesi içinde bu gereklidir. İlham, kula daha önce bilmediği şeylerin bildirilmesidir. Kulun bu bilgiyi değerlendirebilmesi için nefsinde ilim olmalıdır. Nefste ilhamı değerlendirecek bilgi olmazsa, nefs onu reddedebilir veya şeytan o bilgiyi değiştirerek kişiyi günaha sürükleyebilir. Bu nedenle ilim-irfan ve nefs tezkiyesi şarttır.


önceki sayfa               sonraki sayfa

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam50
Toplam Ziyaret841453
Hava Durumu
Saat
Takvim