Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş. 153. Ayan-ı Sabite, Nefsi Natıka, Nefsin Taayyün Mertebelerinde Seyri

153. AYAN-I SABİTE, NEFSİ NATIKA, NEFSİN TAAYYÜN MERTEBELERİNDE SEYRİ

“Hz. Peygamber ve ordusu, yüksek yerlere çıktıkları vakit tekbir getirirler; aşağı indiklerinde ise secde ederlerdi. Bunun üzerine namaz farz kılınmıştır”

Hz. Peygamberin ayan-ı sabitesi (Zati ilmi hakikati) ve nefsi natıkası Zati İmin aynısı ve aynasıdır. Tüm insanlığın ayan-ı sabitesi ve nefsi natıkası O’nun izi üzerindedir. Her insanın ayan-ı sabitesi aynası olan onun zati nefsi natıkası Zati İlminden, şehadet alemine inerken taayyün ve tecelli mertebelerinden geçerek aslı perdelenir. “Ben Allah’tanım, müminlerde bendendir (Benim nurumdandır)” hadisi bu gerçeği anlatır. Şehadet aleminden nefs mücahedesi ve nefs tezkiyesi yoluna çıkan müminler “nefsle cihad” içindedir. Nüzul (iniş) yolunda nefsi natıkanın örtülen özelliklerini uruç (çıkış) yolunda hatırlarlar. Yani Allah’ı isim sıfat ve Zatıyla yaşamaya başlarlar. Rıfat ve yükseklik yüceliktir ve tekebbürden kaynaklanır. Kibriya ve azamet ise Allah’a aittir. Yüksek yerlere çıkmaları, iniş yolundan nefsi natıkasını aslı olan ayan-ı sabitesine olan yolculuğudur. İrfan ve miraç yolculuğudur. Nefs ve vahdeti vücud olarakta bilinen tenezzül ve tecelli mertebeleri katedildikçe, her mertebede “Allah” ın yüceliği ile karşılaşılır. Bunun dil ile ifadesi “Allahuekber” tekbiridir. Bu nedenle irfan yolunda elde edilen her marifet ve ilim sonrasında tekbir getirmek sünnet olmuştur. Çıkarken Allah’ın büyüklüğüne (kibriya) ortak kılınmaktan Allah münezzeh ve yücedir. İnerken tesbih edilmesi “Nerede olursanız O (ilahi hüviyetiyle) sizinle beraberdir” (Hadid/4) ayetinin sırrındandır. Uruç yolunda nefsi natıkasının Allah’ın nurunu ve Kur’an’ın sırrını taşıyarak “hüviyet beraberliği” içinde “Allah ile maiyet beraberliğini” idrak eden kişi, inişte tesbih ve tekbirlere ortak olur. Uruç yolunda nefsi natıkasınında Allah’ın Künhü Zatının bir armağanı ve tecelli mahalli olduğunu anlar. Nefsini ve nefsinde tecelli eden Rabbını bilir. Tüm tecellilerin merkezinde (ayan-ı sabite dahil) İlahi Zatı vardır. Gizli hazineden (Künhü Zat mertebesi) tecelli edip durmaktadır. “Künhü Zatını idrak edemedik” buyuran Hz. Resule uyarak her mertebede tekbir getirerek bu mertebenin yüceliğini yaşar. Uruç (yükselme-çıkış) sırasında edindiği bu irfan ile, inişte (Nüzul) kulluğunu (abduhu sırrı) itiraf ederek nefsindeki her mertebenin üstünde olan Künhü Zat mertebesine secde eder. Secdede nefsindeki her tecelliyede Hakk’a teslim ederek “hakiki Müslüman olur.

Nefsinde tecellileri ve tecelli mertebelerini ve taayyün eden Hakk’ı bulur. Hüviyetini ve nefsini idrak eder. Nefsindeki Rububiyet ve uluhiyet tecellilerine arif olarak O’nun Rububiyetine ve Uluhiyetine secde eder. Bu secde izafi hüviyeti (nefsi natıka) ile İlahi Zati hüviyetine yaptığı kulluk secdesidir. Bunun adıda ubudettir. Namazda kısaca bu hakikatlerin yaşanması için farz kılınmıştır. Bu nedenle namazdaki kişi nüzul ve uruç yolundadır. İrfan yolundadır. Nefsini ve Rabbını bilme yolundadır. Nefsi natıka hakikatini Hakk’a teslim ettiğinde “fenafillah” mertebesine, teslimiyetle nefsinde tecelli eden isim, sıfat ve Zatıyla’da “bekabillah” mertebesine ulaşır. Billahi sırrıyla “Allah ile” yaşar. Hz. Resul’ün (sav) “Beni gören Hakk’ı görür” hadisinden hissesine düşeni yaşar. Bu ise “abduhu” sırrıyla Kur’an-ı natık olarak hayatını sürdürmektir. Tasavvufta nefsi ve tevhidi irfan yolu bu hakikate ulaşmanın mertebelerini anlatmaktadır. Hz. Resul (sav) bu konuda rehberdir. Nerede ve nasıl olursak olalım Allah’ın bizimle olduğunu idrak edersek, çıkarkende inerkende bizimle olduğunun farkında oluruz.

Allah’In Künhü Zatı alt, üst, aşağı gibi yön kavramlarından ve mekandan ve zamandan münezzehtir. O’na bütün nispetler eşittir. O ilahi hüviyetiyle alemlerde ve insanda taayyün ve tecellileri ile idrak edilir. Bu idrak ise “Vahdet-i Vücud mertebeleri” nin tahsil edilmesi ile anlaşılır. Namaz bütün bu eğitimin bizzat yaşandığı eğitim yöntemidir. Tabi bu mana gözüyle bakıldığında…

Nefsi natıkanın taayyün ve tecelli mertebelerinde seyri söz konusu olduğundan, yükseğe tırmanırken tekbir, aşağı inerken ise tesbih ve secde emredilmiştir. Bunların ayrıntılı hakikatide “Namazın hakikati” eserimizde açıklamıştır. Yukarıdaki hakikatleri nefsinde yaşayan kişi; Allah’ı her düşündüğünde nefsi secdededir. Bedeni ayakta bile olsa. İrfan düzeyi secdenin hakikatine ulaşmada anahtardır. 





öncek sayfa               sonraki sayfa

içindekiler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam153
Toplam Ziyaret840198
Hava Durumu
Saat
Takvim