Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş. 136. Nefs, Tesbih, Tevhid, Fenafillah ve Bekabillah

136. NEFS, TESBİH, TEVHİD, FENAFİLLAH ve BEKABİLLAH

“Ya Fatıma Allah’tan kork, Rabbının namazını eda et, ehlinin amelini işle; yatağına geldiğinde 33 defa Sübhanallah, 33 defa Elhamdülillah, 34 defa Allahuekber de bu 100 evradın senin için hizmetçiden hayırlıdır”

“Mahlukattan Rabbisine tesbih etmedik hiçbir şey yoktur. Ancak O’nu tesbih eder. Lakin siz onların tesbihini bilemezsiniz” (İsra/44) ayeti her canlının kendi programı olan Rabb-ı hassı (ilahi isim) doğrultusunda Hakk’ı tesbih eder. Tesbih (Sübhanallah) her mahlukatın kendi ilmi programı (ayan-ı sabite) çerçevesinde İlahi Zat ile ilişkilenmesidir. Sübhanallah lafızı her ilahi isim ve sıfatı, hiçbir noksanlık göstermeden İlahi Zata ait olduğunu tespittir. Gizli hazine olan (Ahadiyeti Zat makamı) Hakk’ın her ilahi isim ve sıfatı Zatında var olduğubu kabul etmektir. O’nda noksanlık yoktur. Her türlü isim ve sıfatın sahibi Allah’ın Zatıdır. Allah ismi camisi bütün bunları bünyesinde taşır. “Sübhan” tesbihi ile tüm bu ilahi isim ve sıfatların tümü Ahadiyeti Zatına teslim edilir. Kendi nefsinde tecelli edenlerde dahil. İnsanda tecellide olan ve olmayan her ilahi isim ve sıfatı Zatına teslim ederek Müslüman olup “Hakk ile” irtibata girer. “Elhamdülillah” derken “Allah” ismi camisinin kapsadığı tüm ilahi isim ve sıfatlar ile zuhurda olduğunu tespittir. “Hamd” Allah’ın zuhurda oluşunu tespittir. Zahir ve Ahir oluşunun göstergesidir. Subhanallah evvel ve batın oluşunun göstergesidir. “O (ilahi hüviyetiyle) evveldir, ahirdir, zahirdir ve batındır” (Hadid/3) ayetinin bereketiyle her yönden O’nu tesbih etmektir. Allahuekber ise tüm bu hususları kapsar. Evvel, ahir, zahir ve batın olarak tüm mertebeleri ile Allah tasdik edilmiş olur. Hüviyet ve uluhiyet tevhidi birleştirerek nefsindeki ve alemlerin nefislerindeki her türlü tecelli kabul ve ilan edilir. Bu aynı zamanda “Allah ile” hüviyet beraberliğinin farkında olmaktır. Böyle bir kişinin vekili, yardımcısı ve mevlası Rabbıdır. Nefsindeki bu beraberlik onun devamını sağlamaktadır.

Kamil insan bu anlayışla bu evradı yapar. İnsan-ı kamil sabah ve akşamda yüz defa subhanallah dese, avamın yüz kabul olmuş haccına mukabildir. Sabah ve akşam yüz defa Elhamdülillah dese yüz gaza mukabildir. Sabah ve akşam Allahuekber dese, Hakkı tamamen tazim etmiş demektir.

Elhamdülillah kalenin doğusu, la ilahe illallah batısı, subhanallah kuzeyi, Allahuekber güneyi kalpte “la havle vela kuvvete illa billah” diyerek kemal bulur. Bu kelimeler sureten lafzen kısadır. Mana itibariyle tüm marifetullahı cami mukaddes kelimelerdir. Nefsi natıkan bunları zikirle vücut ikliminde padişah olur. Bütün aza ve kuvvetler onun emrine girer. O vücudundan da münezzehtir. Cümle sebepler kudret elinde kaybolur. Nefsi natıka tecelli mahalli olduğunu idrakle fakra ulaşır. “Ben fakrımla övünürüm” buyuran Hz. Resul’den nefsine marifet nuru ekilir. Makam-ı Mahmut içinde yerini alır.

“Elest bezminde verdikleri sözü unutan kimselerden olmayınız, Cenab-ı Hakk’ta ceza için nefsinizi unutturur” (Haşr/19).

Kendine şefkati olan nefsi natıka emanetini hakikati doğrultusunda Allah’ı hatırlar. Bu kelimeler elestte verilen sözün talim edilmesidir. Nefsi natıkanın aslına dönüşüdür.

Bu kelimelerin hakikati ile zikredildiğinde kişiye şu ayetin hakikati açılır. “O’nun Zatından başka her şey yok olacaktır” (Kasas/88). Bu zikirler, tüm taayyün ve tecellilerin merkezinin Ahadiyeti Zat olan gizli hazine olduğu idrakine ulaştırır.

Nefsi natıkan armağandır. Ondaki tüm tecellilerde Zatına aittir. her tecelliyide O’na teslim ettiğinde senden eser kalmaz (fenafillah); tecelli ile var olduğunu ve bu açıdanda kul olduğunu, Rabbın tecellisiyle mevcud olduğunu idrak eder (bekabillah).

Aczini, fakrını bilerek O’nun tecellisi ve hüviyetiyle O’nun Zatına kulluğa başlar. Abduhu sırrıyla yapılan kulluk makamına yükselir. “La veche illa hu”, “La meşhude illa hu”, “La mevcude illa hu”, “La vücude illa hu”, “La ilahe illa hu” zikirleriyle ve ilahi hüviyeti Zatına ulaşır. Uluhiyet ve Hüviyet Tevhidine ulaşır. Bunun idrake yansıyan şekli “Vahhdet-i Vücud – Vahdeti Şuhud” dur. Bu iki makamı birleştiren “Vahdeti Vücud Şuhudu” na ulaşır. İşte hadiste belirtilen zikirler bu derece büyük manaları bünyesinde bulundurur. Alemlerde Hakk’tan başka bir şey görmeyenin dolayısıyla yardımcısıda, hizmetçiside, vekilide Allah’tır. Her şey Hakk’ın “vesile” ismiyle tecellisidir. Kula değişik şekillerde yansır. Buna ulaşmanın sırları; mevcudata ve kainata sırf mana nazarıyla bakarak mutlak gafletten kurtulmak, daim huzurda olmak, her şeyden Cenab-ı Hakk’a yol bulmakla mümkündür.





önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam206
Toplam Ziyaret835787
Hava Durumu
Saat
Takvim