Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş. 134. Kelime-i Tevhid Mertebeleri, Vahdeti Vücud Şuhudu, Cennet

134. KELİME-İ TEVHİD MERTEBELERİ, VAHDETİ VÜCUD ŞUHUDU, CENNET

“Cennette misk ağacı vardır. Kitabınız olan Tevratta iman ediyormusunuz? Cennet mutahhardır. Yediğin içtiğin saçlarından ter olarak misk olur”

Cennet mutahhardır. Tertemizdir. Oraya Tahir ve mutahhir olanlar girer. Buda ancak şirkten arınarak “hakiki tevhid” ile mümkündür. Saçlar kesreti, baş tevhidi ifade eder. Kesrette vahdet, vahdette kesret anlayışı ve idraki “hakiki-mutlak tevhid” idrakidir. Bu da ter (su) olarak yansır. Su hakikati Muhammedi olup, tevhidin müşahedesi “muhammeden resulullah” şuhududur. Kelime-i şehadet bu nedenle cennetin anahtarıdır. Misk kokusu yayanda budur. Misk ağacının temelide tevhiddir. Bu güzel koku olarak nefsi natıkanın aslına ulaşıldığının ifadesidir. Tevrat dahil imanın ve semavi kitapların özü, özeti ve sırrı tevhiddir. Bütün peygamberler tevhid mertebelerini yaşayıp yaşatmak için gelmişlerdir.

“Habibim Rabbin tevhid hakkında nasıl darb-ı mesel zikretti. Kelime-i tevhid Tayyip ağaç olan zeytin ağacı gibidir. Kökü yerde meyveleri semadadır. Allah’ın izniyle yaz-kış daimdir. Müminin kalbindeki iman dünyada, kabrinde ve ahirette daimdir. Müminin imanı salih amelle illiyuna yükselir” (İbrahim/24-26).

Zeytin ağacı kesrette vahdeti temsil eder. Bu idrak “Hakiki Tevhid” anlayışıdır. Bu nedenle temsil edilmiştir. Ağacın üç hali vardır.

1. Damarlarının sağlamlığı
2. Yerde kökü
3. Dalında meyveleri zahir.

Mümin imanıda üç şeyle sabit olur.

1. Dilde şehadet
2. Kalbde tasdik
3. Bedeninde amel

Kötü hal olan şirk ise habis ağaç olan ebu cahil karpuzu gibidir.

Zeytin ağacının çekirdeği “batın ve evvel” isimlerinin, meyvesi ise ahir ve zahir isminin temsilidir. Tek hüviyet bu itibarlarla ortaya çıkmıştır. İnsanın nefsi natıkasıda “batın ve evvel” isimlerinin bedeniyle zuhuruda “ahir ve zahir” isimlerinin görülmesidir. Bunun özü kelime-i tevhid meyvesi NUR müşahedesi ve Kur’an-ı Natık olmaktır. Nefsi natıka şirkten temizlenip tevhid ile tahakkuk ettiğinde bu hal elde edilir.

“Kulların imanının çoğu şirk üzerinedir” (Ankebut/6) denilerek imanın ancak tevhid ile mümkün olduğu ifade edilmektedir. Böyle şirk kokan iman şu hali anlatır. “Müşriklere yerleri ve gökleri kim yarattı diyerek sorsan Allah derler. Onlara yağmuru kim yağdırdı denilse Allah derler”. Çünkü onlar elest bezminde Allah’ın mevcudiyetine iman ettiler. Ancak kesret alemi olan dünyada geldiklerinde O’nu tevhid edemediklerinden, elestteki sözlerine (Evet Rabbımızsın) sadık kalamadılar. Kesrette vahdete, tevhide ulaşamadılar. Bu nedenle “La ilahe illallah” tevhidi insanlara farz kılındı. Kelime-i tevhidin hakikatine ulaşma üç aşamalı olarak ifade edilebilir.

1. Aşama “la ilahe” aşamasıdır. İlah olarak düşünülen her şeyi nefyetmektir. Her mevcudu ilahlıktan düşürmektir. Mabud ancak Allah’tır diyebilmektir. Beyazıd-ı Bestami Hz.lerine “tevhid nedir!” sual edildiğinde cevaben “Bütün işleri halka isnattan sakınmaktır” buyurmuştur. Hz. Ali (kv) Efendimiz’de konuyu açarak “Her ne şey ki, Hakka vuslata mani oluyor o şey senin dünyandır” buyurmuşlardır. Bunlar para, makam, eş, evlad vs. olabilir. Allah’a giden yolda “lâ ilahe” diyerek bunlardan kurtulmak gerekir. Hz. Resul Efendimiz “Ümmetimin üzerine bir zaman gelecek, dinleri, mabudları altın ve gümüş olacaktır” buyurarak bu hakikati ifade etmişlerdir. Rab olarak Allah’a ulaşmak nefsine arif olmaktan geçmektedir bu nedenle. Nefsindeki putları kırmadan, onun hakikatine ulaşamazsın.

2. Aşama tüm putlar kırıldıktan sonra “Allah” ile kalmaktır. “illa Allah” aşamasıdır. “Allah” ismi neyi, ne şekilde ifade etmektedir bunu anlamaktır. Eşyanın hakikatine ulaşarak Rab olan Allah’ın tüm isim ve sıfatları ile tecellide olduğunu anlamaktır. Tevhid mertebelerinin eğitimi gerekir. “Allah” ismi camisinin tüm ilahi isim ve sıfatları cem ettiğinden ve alemlerdeki her mevcudda bunlarla zuhurda olunduğunun idrak edilmesidir.

3. Aşama: Başta (lâ) olarak ifade edilen hakikate elif (ı) ve lam (L) olarak bakarak alemlerde tek ilahi hüviyetin her mertebe seyrettiğini anlamaktır. Bunun Kur’andaki ifadesi “Elif.Lam.Mim” (Bakara/1) ayetleridir. Tek Vücud hüviyeti Ahadiyet, Uluhiyet ve Risalet mertebelerinde tecellidedir. Bu idrake ulaşmak için hüviyet tevhidi ve uluhiyet tevhidinin birleştirilmesi gerekir.

Bu tevhidin kısaca özeti “Allah Tek Vücud Hüviyetinde alemlerin her zerresinde Zatıyla kaim ve batın, Vücuduyla mevcud, sıfatıyla muhit ve tecelli, esmasıyla tecelli ve malum, kudretiyle fail, fiiliyle zahir, batını ile sır olarak uluhiyetiyle zuhurdadır” idrakidir. Bunu anlatan ancak “lâ ilahe illallah” ifadesidir. Vahdeti Vücud bu mertebededir. Ahadiyet, Uluhiyet ve Risalet mertebelerinde, her mevcudun hüviyetinde esma sıfat ve Zatıyla mevcud olan “Allah” idrakine ulaşılmasıdır. “Muhammeden Resulullah” bu idrakin alemlerde müşahedesidir. Vahdeti Şuhud mertebesidir. İkisini birleştiren ise Vahdeti Vücud Şuhududur. Bu da kelime-i şehadette ve kelime-i tevhidde aslını bulur. Bu nedenle en kemalli arifler Vahdeti Vücut Şuhudu idrakiyle “lâ ilahe illallah Muhammeden Resulullah” kelime-i tayyibesini söyleyendir. Zira alemlerde müşahede edilen O’dur. O ise “alemlerden muğtanidir” “alemlere muhtaç değildir” (Ankebut/6). Bu nedenle “la ilahe illallah” hakikati alemleride, “Muhammeden Resulullah” hakikatinide bünyesinde bulundurur.

Bu açıdan tüm semavi kitaplar ve peygamberler “la ilahe illallah” özlü sözünü idrak için inmiştir. Bu nedenle bu sözü bu idrakle söyleyen cennetle müjdelenmiş ve oradaki hususları belirtilmiştir. Nübüvvetin batını velayettir bu ise “lâ ilahe ilallah” ta yerini bulur. Nübüvvetin zahiri “muhammeden resulullah” ifadesinde yerini bulur. Bu ikisi cem-ul cem meratibidir. Birisi noksan olsa “hakiki-mutlak tevhid” ehli olunamaz. En kamil muvahhid bu ikisini müşahede ile idrak edip yaşayandır.



önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler





Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam186
Toplam Ziyaret840850
Hava Durumu
Saat
Takvim