Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş. 133. Nefsi Natıka, Mümin, Münafık, Şirk, Tevhid

133. NEFSİ NATIKA, MÜMİN, MÜNAFIK, ŞİRK, TEVHİD

“Münafığın alemi üçtür: 1. Haber verildiğinde yalan söyler 2. Vaadettiğinde döner 3. Emanet edildiğinde hiyanet eder”

İnsanın batıni hakikati nefsi natıkasıdır. Onun sırrıda Allah’ın nuru ve Kur’an’ın sırrı makamıdır. Yalan söylemesi kişinin asli olan hakikatine aykırı davranmasıdır. Vaad edildiğinde nefsi natıkası kişiye şehadet eder. Nefsi natıka Allah’ın isim ve sıfatlarının tecelli makamıdır. Vaadinden dönmesi kendi aslına aykırı davranması ve Allah’ın nefsindekileri ve her şeyi bilici, görücü, işitici vb. olduğunu unutmasıdır ve bu hususta gaflet etmesidir. Kendini ayrı, Allah ayrı görmesi ve bilmesi olup şirktir. Nefsi natıka Allah’ın emanetidir. Hedef Allah’ın Zatının bilinmesidir. Bu nedenle insana nefs emaneti verilmiştir. Kendinin bilinmesi için  verilen emaneti, başka hedeflere kullanması emanete hıyanettir. “Ey mümin kullarım, Allah Teala hazretine ve resulüne hıyanetlik yapmayın ve aranızda emaneten konulan malı ve gizli sözleri açıklamakla birbirinize hıyanetlik etmeyin. O şeyin emanet olduğunu bilirsiniz. Bilmiş olunki, sizin malınız ve evladınız emanettir. Emaneti tamamiyle muhafaza ederseniz Allah yolunda büyük ecir vardır” (Enfal/27).

Allah’a hıyanet şeriat ve tarikat makamında emirlerini tutmayıp yasaklarından kaçmamaktır. Resulullaha hıyanet sünnetlerini icra etmemektir. Hakikat makamında Allah’a ve Resule hıyanet elest bezminde verdiği “bela=Evet Rabbımızsın” sözünden kavlen ve fiilen dönmektir. Zira Alllah Kur’an’ında şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler sözlerinizi yerine getirin” (Maide/1) ve “Bana verdiğiniz sözü tutun” (Bakara/40). Elest bezmi demek, Hakikati Muhammediye ruhundan ve nefsinden (nefsi natıka) doğan bütün nefislerdir. Onların sözleridir. Sözü fiilen icraata dökmek için ve itaat için dünyaya getirilmiştir. Kendilerine verilen nefsi natıka emanetini, Kur’an ve Sünnet kanalıyla yine O’na aslıyla döndürmektir. “Biz Allah’tanız ve O’na döneceğiz” ayeti bu hakikati anlatır. “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik, onlar bunu yüklenmekten çekindiler, sorumluluğundan korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim ve cahildir” (Ahzab/72).

Nefsi natıkasına yüklenen Allah’ın isim ve sıfatları ve Kur’an sırrını açığa çıkarmamakla nefsine zulmetmiş ve cehalette kalmıştır. Nefsinin hakikatine ulaşıp, emaneti sahibine teslim eden ise Müslüman olmuştur. Nefsine ve Rabbine arif olarak emaneti ifa etmiştir. Mümin ve Müslüman olmuştur. Bu arifler aşk ve muhabbetleriyle rıza ve cemal hüviyetine meyl etmiştir ve Allah’ın rahmetine girmişlerdir. “Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir” (Bakara/105) ayetinin hükmüyle peygamberler, veliler, arifler ve müminler olarak haşrolunacaklardır.

Allah’a hakiki hiyanet, insana Hakk’ın kendi sıfatlarından ve isimlerinden verdiği kudret, hayy, ilim vb. özelliği şahsının zannedip gizli şirke düşmesidir. Kendinin zannettiği bu isim ve sıfatlarla uluhiyet makamına zulmetmiş olurlar. Resulullah’a hıyanette bu ilahi isim ve sıfatları Kur’an’ın ve Sünnetin emrettiği şekilde yaşamamak ve onları gerçek yüzleriyle zuhura çıkarmamaktır. Her şeyi nefsinin malı zannetmek ve onları nefsin heva ve arzuları yönünde kullanmak şirk olup münafıklık alametidir. Aksine nefsinde tecelli eden her şeyi Allah’ın malı ve mülkü olarak görüp tüm bunları Kur’an ve Sünnet doğrultusunda kullanmak mümin ve muvahhid olmaktır. Zira ayette şöyle buyurulur. “Mülk Vahid ve Kahhar olan Allah’ındır” (Gafir/16). Nefsimizin sahip olduğu emanetleri Allah’ın olduğunu bilirsek, diğer insanları bu mülkten yararlandırırız.

“Üzerinize halife olduğunuz şeylerden infak ediniz” (Hadid/7) ayeti mülkün halifesi olduğumuzu bize hatırlatır. Bu idrakle yalan ve vaadinden dönme yoluna girmeyiz. Emaneti Kur’an ve Sünnet yoluyla ehline teslim ederek münafıklıktan kurtulmuş oluruz. Bu nedenle nefsi natıkamız Allah’ın tecelli mahallidir. Tecelligah için emre uymak kulluk sırrına ulaşmaya vesiledir. Kulluk emaneti hakkıyla ve Hakk’ça taşımaktır. Bu sırda kişinin nefsi natıkasında Allah’ın Nuru ve Kur’an’ın sırrı olarak dürülmüştür. Hedef nefsi natıkayı Kur’an-ı Natık hale getirip, O’na göre yaşamaktır. Ancak bu şekilde mümin ve tevhid ehli olunabilir. Zıttı ise şirke ve münafıklığa bulaşmaktır. Bundan kurtulmanın yolu ise tevhid ve nefsi irfan yolundan geçerek nefs tezkiyesini sağlamaktır. Zira ayette şöyle buyurulur: “Nefsini tezkiye eden kurtuluşa erer” (Şems/9).


önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam246
Toplam Ziyaret840571
Hava Durumu
Saat
Takvim