Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş. 30.Namaz - Ruhul Azam - Ruhul Kudüs

30. NAMAZ  - RUHUL AZAM – RUHUL KUDÜS

“Kul namaza kalktığında sağına soluna iltifat ederse, Rabbisi ona hitap eder; “ey kulum senin başkasına iltifatından Ben hayırlıyım” buyurur. İkinci, üçüncü iltifatında yine hitap eder. Dördüncüde Hakk kulundan yüz çevirir”

İnsanın hakikati Nefsi Natıkadır. Namazda kul nefsi hakikati ile Zata yönelmelidir. Nefsi natıka ise Ruhul Azam ve Ruhul Kudüs ile desteklenmiştir. Yani nefsi natıka Allah’ın Ruhunu taşımaktadır. Nefsle Hakk’a yönelmesi demek, kendi hakikati ile Zati Nefse yönelmesidir. Yani Ahadiyeti Zat makamında tüm mertebeleri nefsinde cem ederek Hakk’ın huzurunda durması murad edilir. Namaz Hakk’ı Hakk’la zikirdir. Kim bu halden yüz çevirirse şu ayetin hitabına maruz kalır: “Her kim Beni zikirden yüz çevirirse, dar bir maişetle müptela olur. Biz onu ahrette ama olarak haşrederiz. O kul şöyle söyler: “Ya Rabbi beni niçin kör olarak haşrediyorsun? Ben dünyada görüyordum” der” (Taha/124).

Nefsi natıka Hakikati Muhammedi ruhundan olan İlahi Ruh olan Ruhul Azam ve Ruhul Kudüsün tecelli ve nurudur.

Ruhul Kudüs namaz kılanın kıyam, rüku ve sücudda teveccühü olmalıdır. Kadede Ruhul Azam Hakikat-İ Muhammedi teveccühüdür. Bütün mevcudatın ruhu Ruhul Kudüsten halkedilmiştir. Ruhlar mertebelerine göre değerlenir. Ruhların ruhu olan Ruhul Kudüs ile her mevcudat kaimdir. Ruhul Kudüs ruhları tasarruf eder. “Nereye dönerseniz Allah’ın vechi oradadır” (Bakara/115) ayetinde her şeye muhit olan Ruhul Kudüs tecellisidir. Batında o vardır. Ruh, nefsi emmareye mağlup olup, sırf beşeriyet hükümleriyle hırs, tamah gibi dünya işlerine meşgul olursa nefsi emmare mertebesi ile Hakk’ın huzurunda durmuş olur ki, asli ruhani alemden mahrum olup siccinde manada hayvani sıfatla huzurda olmaktadır. Bu ise Hakk’ın huzurunda ruhen olmamaktadır. Nefsi natıka hakim olmadığından Allah’a yönelmiş değil, dünyaya teveccüh etmiş demektir.

İnsanda az yemek, az uyumak, az konuşmak, uzlet ve halvet ile daim zikir ve tam fikir ile ruhaniyet işleri galip olursa nefsi natıka hayvani ruha hakim olur. Hakk’ın huzuruna nefsi natıka mutmain vasıfla çıkar.

Bu hal arzulanan ve Hakk’ın murad ettiği haldir.

Eğer nefsi natıka fena-ı efal, fena-i esma, fena-i sıfat ve fena-i zat ile Hakk’ın huzuruna nafile ve farzlarla yaklaşarak çıkarsa, nefsi natıkada Ruhul Kudüs zuhura çıkar. Hakk o kulun gözü, kulağı ve lisanı olur. O kulun fiilleri Hakk’ın fiilleri olur. İbadet ubudet halini alır. Hz. İsa’nın ölüye hayat vermesi, körlerin güzünü açması gibi mana olarak o kişiden bu haller tecelli eder. Bunlar kişide Ruhul Kudsun zuhura çıkmasıdır. “Biz onu Ruhul Kudüs ile destekledik” (Bakara/87) ayeti bu hakikati açıklar.

Hz. Musa’ya kelam sıfatıyla mükalemesi, Hz. Resül’e Zat tecellisi hep Ruhul Kudüs hükümleriyle gerçekleşir. Künhü Zat alemlerden ganiydir. Ruhul Kudüs üç şekilde tecelli eder:

1. (İnni ene) ki ahadiyettir. İsimlerden ve sıfatlardan, Hakkiyet ve halkiyetten münezzeh sırf Zat-ı Ahadiyettir. İlk tecelli Ruhul Azam ve Ruhul Kudüstür.

2. Hüviyettir. Hüviyeti Ahadiyete eşdeğerdir. Ruhul Azam ve Ruhul Kudüs ile gizli hazinesi açarak hüviyetini alemlerde “zahir” ismiyle açar.

3. (ila ene) Benliğidir. Nefsiyle varlığıdır. Hüviyet ve ahadiyete eşdeğerdir. Ruhul Azam ve Ruhul Kudüs ile zuhura çıkar. Bu mertebede Hakk’ın bize karşı zuhuru sıfat-ı Zatiyyesidir. Zati sıfatları olan Vücud, Kıdem, Beka, Vahdaniyet, Kaim binefsihi, Muhalefetün lil havadis. Ruhul Azam’ın zuhurudur. Subuti sıfatları nefsi natıkanın mazharıdır. Bu altı sıfatla desteklenen nefsi natıka Hakikati Muhammediye’nin tecelli mahallidir. Makam-ı Mahmud burasıdır. Bu makamın menzili Vahidiyettir. Fevki Künhü Zattır. Namazda bu sıfatlarla donanmış nefsi natıkamızın Künhü Zata ibadet etmesi murad edilir. Zata teveccüh etmeyip, dünyaya meylederse Allah Zatının Gani oluşundan uzaklaşmış ve maişet darlığına düşmüş olur. Nefsi natıka asıl aleminden perdelenip, dünya zinetiyle aldanarak dünya hırsı ve tamahı artarak maişet darlığı içinde kalır. Nefs mertebesi emmare ve levvame düzeyinde olduğundan ahirette de azaba düçar olur. Zikrine hakkıyla devam eden mürid Hakk’a ve Hakk’ın zenginliğine yöneldiğinden maişet darlığı (maddi ve manevi) çekmez. Hakk’ın tecelli bereketi onu sarar. Kalp genişliğiyle onda tevekkül zahir olur. Daimi kanaat ve külli zenginliğe nail olur. Teveccühü Hakk olduğundan, Hakk’la Gani olur. Zira “Allah alemlerden Ganidir”

Namaz Hakk’a teveccüh, Hakk’la olmak, zikir olduğundan kişi nefsi natıkasıyla Künhü Zata (gizli hazineye) yönlenirse, Hak müminin kalbinide hazinesiyle doldurur. Bu nedenle “Müminin kalbi Allah’ın hazinesidir” buyurulmuştur. Hakk’la Gani olan ise başka bir şeye ihtiyaç duymaz. Çalışması ve gayreti oranında Hakk vesilelerle onun ihtiyacını karşılar.


önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam207
Toplam Ziyaret841870
Hava Durumu
Saat
Takvim