Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş. 23.Toplumsal Nefs Tezkiyesi ve Nefs ve Akıl Mertebeleri

23. TOPLUMSAL NEFS TEZKİYESİ VE NEFS ve AKIL MERTEBELERİ

 “Allah bir ümmete öfkelendiği vakit onların isyanları sebebiyle İsrail oğulları gibi suretleri domuz ve maymun suretine döndürmekle zahiri azap olmaz.

Ancak gıdalarının pahasını yükseltmek, ömürleri kısa olarak kabzolunmak, tüccarının ticaretinin bereketinin bulunmaması ile muamele eder. O zamanda yağmur azalır, nehirlerin suları azalır. Üzerlerine insanların şerlileri musallat olur”

Bütün bunlar Batıni azabın zahire yansımasıdır. Izdırap ve geçim darlığı batından zahire yansır ve hayatlar zorlaşır. Bu hadisin sırrı şu ayette gizlidir: “Karada ve denizde ortaya çıkan fesad, kendi elleriyle kazandıkları masiyet ve günahlardır”.

Hadisin ilk bölümünde hayvan suretinden kasıt, toplumun çoğunun nefsi emmare ve levvame sıfatlarıyla vasıflanmaları nedeniyledir. Zahirde görünmez. Fakat batınlarında hayvani ruh hakimdir. Hepsi akl-ı maaş düzeyindedir ve şeriatın getirdiği hükümlere toplumun çoğu uymadığından Batıni azaplar ortaya çıkar. Bu husus tasavvufta “Suyun rengi kabının rengidir” diye ifade edilmiştir. Yani batını nefs mertebesi hangi düzeydeyse, kişinin zahirdeki ahlakıda ve faailiyetleride o düzeyde olur. Efendimiz (sav) bu hususu “Kab içindekini sızdırır” hadisiyle belirtmiştir.

Kişi nefsi emmare ve levvame düeyinde hayvani ruh ile yaşıyorsa ve toplumdaki çoğu bireyde bu ahlaka sahipse, zahiri ve Batıni azaplarla cezalandırılır.

“Allah bir topluma bahşettiği nimeti ve esenliği, o toplum kendi gidişini değiştirmedikçe asla değiştirmez” (Enfal/53)

İşte bireysel nefs tezkiyesi ne denli gerekli ise, toplumsal nefis tezkiyesi de o denli gereklidir. Bu ayet bunu net olarak açıklamaktadır. Toplumdaki bireylerin nefislerini hayvani ruhun etkisinden kurtulacak ve nefsi natıkalarını hakim kılacak tedbirler, toplumun genel nefis tezkiyesi için şarttır.

Bu ayet ve hadisler kader sırrına aykırı değildir. Zira şeriatın sınırları içindedir. Şeriat ise Hakikat-i Muhammedi sırrını taşıdığından kader ve kazanın içindedir. O tafsilidir.

İnsanlar kader sırrının içindeki şeriat sırlarına vakıf olmadıklarından bunu idrak edemezler. Arifler ise bu sırra muttali olup, kahırdan üzüntü ve lütfundan sevinç ve sürür etmezler.

Şerait sırları ise akıl mertebesinde idrak edilir. Akıl tasavvuf lisanında dört çeşittir.

1) Akl-ı Evveldir: İlim sıfatının nurundan yaratılmıştır. “Nun vel kalemi vema yesturun” (Kalem/1) ayeti bunu anlatır. “Nun” Zat ilmidir ki ümmül kitaptır. “vel kalemi” Kalem-i aladir ki İlmi Zattan kalemin istidadı nispetinde ilim almıştır. Akl-ı evvelin levhi mahfuza yazılışı kitab-ı mübindir. “Allah önce benim aklımı halketti” hadisi bu hakikati anlatır. “İlmi ilahiyeden en evvel zuhur akl-ı evveldir. Halkiyye hakikatlerinin ilahi hakikatlere en yakını akl-ı evveldir”

2) Akl-ı Kül: Akl-ı Muhammediye’nin nurundan yaratılmış olan Cebraildir. Doğru bir mizandır. Onun eliyle mizana akıl verilmiştir. “Mizanı (dengeyi) o koydu, sakın o dengeyi bozmayın” (Rahman/78) ayeti delildir. Mizanın iki gözü vardır. Birisi hikmet ikincisi kudrettir. Mizanın iki tarafı vardır: 1) Hakk tarafı 2) Halk tarafı. Mizanın iki kuvveti vardır: 1) İrade-i İlahiyye 2) Halkiyye kabiliyetleri ve istidatları. Mizan adaletle kurulmuş olup onda asla zulüm yoktur.

3) Akl-ı Maad: Dinle ve ahretle ilgili olan akıldır.

4) Akl-ı Maaş: sırf dünya işlerine ait olan akıldır.

İşte hadis toplumda “AKL-I MAAŞ” düzeyinde insanların artması ve bunların nefsi emmare ve levvame boyutunda yaşamaları nedeniyle gelişebilecek zahiri ve Batıni azaplardan bahsetmektedir. Zahiri azaplar normal dışı manzaralardır. Batını azaplar ruhani her türlü sıkıntıdır. Zamanımızdaki depresyon, panik atak vb. rahatsızlıklar nefsani hastalıkların zahire yansımasından ibarettir. Bu azaplardan kurtulmanın yolu ise hem bireysel hem toplumsal nefs tezkiyesi yollarının ve metodlarının geliştirilmesidir. Bunun yoluda Kur’an ahlakının yaşama geçirilmesinden ibarettir.

Arifler akl-ı evvelden ilimlerini aldıklarından topluma aynadırlar. Beyazıd-ı Bestami bunu şöyle ifade etmektedir:

“Siz ilminizi ölüden ölüye naklediyorsunuz. Biz ilmimizi diri olan Allah’tan alıp naklediyoruz”

İşte diriden ilmini alanlara uyup nefs tezkiyesi yolunun açılması ve toplumda yaygınlaştırılması toplumsal afet ve gazabın önüne geçilmesinde en önemli etkendir.




önceki sayfa               sonraki sayfa

içindekiler
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam120
Toplam Ziyaret840445
Hava Durumu
Saat
Takvim