Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

H. Ş. 3.Zati Muhabbet, Halk - Hakk İlişkisi

3. ZATİ MUHABBET, HALK-HAKK İLİŞKİSİ

“Cenab-ı Hakk bir kula muhabbet ettiğinde, o kulu evlad, zevce ile meşgul etmez. Ancak kendi Zatına muhabbet için kullar arasından seçer.”

Allah ayetinde şöyle buyuruyor;

“Habibim münafıkların malları ve evlatları seni hayrette bırakmasın. Zira Cenab-ı Allah onları, malları ve evlatları sebebiyle dünya hayatında azap, ruhlarının da imansız küfür halinde çıkmasını murat ediyor” (Tevbe/55)

Bu grup kişiler görünüşte servet ve evlat sahipleridir. Mal toplamak için hırs ve tamahları ve evlat ve zevcelerine muhabbet etmektedirler. Gece gündüz hayal ve vehimlerinin peşinde giderler. Hayvani ruhun hakim olduğu nefsi emmare mertebesinde hırs ve tamahları nefsani heves ve arzularını muhabbet sanırlar. Hatta bu muhabbet onları putlaştıracak seviyeye ulaşabilir. Yaşam amaçlarını unuturlar. Hakk’ın bilinmek için halkettiği her şeyi kendi nefislerine mal ederek şirke düşerler. Halbuki Allah kudsi hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Ben gizli bir hazineydim. Bilinmekliliğimi sevdim. Halkı yarattım. Ta ki Beni bilsinler.”

Halk (yaratılmış her şey), Allah’ın bilinmesi için bir vesiledir. Şahsımıza ait her şey hakikatte Allah’ındır. Birer emanettir. Bunu belirten ayette “Mülk Vahid ve Kahhar olan Allah’ındır” (Mümin/16) buyurulmaktadır. Bu yönüyle her şey emanettir ve Hakk’a yol bulma vesilesidir.

Halk edilen her şey peygamberin dilinde eşya olan yerini bulmuştur: bizlere yol göstermek için “Allah’ım bana eşyanın hakikatini göster” duasını yapmıştır. Eşyanın hakikatine ulaşan kişi halkın (yaratılmış her şey) hakikatini de bilmiş olur. Eşyanın hakikatinde, Allah’ın Zatı, sıfatları ve isimleri gizlidir. Zatı itibariyle batındır, esma ve sıfatıyla her şeyde tecelli halindedir.

Eşyanın hakikatini bu şekilde bilen kişi için halkta Hakk’ı görmek kolaylaşır. Böylece mal, evlat ve zevce Hakk’ın zuhur mahalli (tecelligah) olarak değerlendirilir. Her şeye muhabbet “Allah için” ve “Allah ile” olur. Muhabbetin sınırlarını da Kur’an ve Sünnet çizer. Böyle bir kişi Halkta Hakk’ı Hakk’ta da halkı müşahede eder. Halkı ve Hakk’ı Zatının iki itibarı olarak görür.

Bu hakikati yaşayan arifibillahlar şöyle buyurmuştur: “Tenzih ederim Zatını ki, vücudunu kesif kıldı Halk dedi, vücudunu latif kıldı Hakk dedi.”

Arifibillahlar için halk, Hakk’ın zahir ismiyle isim ve sıfatların tecelligahıdır. Arada sadece itibar vardır. Halkın batınında Hakk, Hakk’ın zahirinde halk ismini almıştır. Muhabbet ise alemlerin yaratılış nedenidir. Alla kuluna muhabbet ettiğinde bu irfanı ona verir. Halkta Hakk’ı, Hakk’ta halkı görme mertebesine eriştirir. Bu suretle böyle bir arif kişinin eşyaya muhabbeti Hakk içindir. Nefsani heves ve arzular bu muhabbete karışmaz. Bu kullar seçilmiş kullardır. Bu kulları nasıl seçtiğini de şu Kudsi hadiste belirtmiştir: “Kulum bana farzlarla yaklaştığı gibi hiçbir şekilde yaklaşamaz. Kulum nafilelerle yaklaştığında Ben kulumu severim. Ben kulumu sevdiğimde gören gözü, işiten kulağı, yürüyen ayağı, konuşan dili… olurum. Benimle görür, Benimle işitir, Benimle yürür, Benimle konuşur…”

Bu mertebeye ulaşan kul halka Hakk nazarıyla bakar. Hakk muhabbetiyle bakar. Halkın nefislerinde tecelli eden Hakk’ı müşahede eder. Her eşyaya kendi mertebesinde Kur’an ve Sünnete göre değer ve kıymet verir. “Vücud TEK ve BİR, Mertebeleri ve düzeyleri çoktur” irfanına ulaşır. Davranışlarını ve amellerini Kur’an ve Sünnete göre ayarlar. Halk edenin her şeyde “Nefesi Rahman” (Genel Vücud Tecellisi) ile meydana gelmiştir. İnsana da nefsi (nefesi) bunu idrak için verilmiştir. İşte aldığımız her nefeste Allah’a ulaşıyoruz veya uzaklaşıyoruz. Yakınlaşma Kur’an ve Sünnetle olmaktadır. Mevlana Hz. (ks) bu hakikati şöyle açıklar: “Hep fikirdir varlığın, gerisi et ve kemik bir yığın” Kişi yukarıda bahsedilen irfana ulaştığında, eşyanın hakikatine vakıf olur. Her şeyi yerinde Hakk ile Hakk’ça görür. Şirkin gizlisi de açığı da ortadan kalkar. Perdeler kalkar ve Tek vücudda Hakk mevcut olur. İnsan-ı Kamil’in nefesi bu nedenle Nefesi Rahmandır. Ulaştığı her nefse hayat bahşeder. Böyle bir irfana sahip kişinin ölümü düğün gecesidir. Allah’ın dünya tecellisinden ahiret tecellisine ulaşırlar. Bunu belirten hadiste “Müminler ölmez, dar-i fenadan dar-i bekaya naklonurlar” buyurulmaktadır. Dünyada da ahirette de Hakk iledirler. Yaşamlarını Kur’an-ı Natık olarak sürdürürler. Bu yaşam vahdette kesret, kesrette vahdet yaşantısıdır.

önceki sayfa               sonraki sayfa
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam208
Toplam Ziyaret841611
Hava Durumu
Saat
Takvim