Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

T.İ. 28. Kadir Gecesi ve Nefsi Natıka

28. KADİR GECESİ ve NEFSİ NATIKA

Kadir gecesi Kur’anı Kerimin dünya semasına indirildiği gecedir. Diğer gecelerin en üstün olanıdır. Bizlerin gönlünde nefsi natıkamızda dürülü olan Kur’anın açılımıdır. Manevi doğum, rağbet (regaib), miraç ve berat ile kendi hakikatini idrak eden kişinin Kur’an ile yaşamasıdır. Nefsi natıkasının Kur’anı-ı Natık haline gelmesidir. Nefsi natıkasının Kur’an-ı Natık haline gelmesidir. Kur’anın 23 yılda tamamlandığı dikkate alınırsa “irfan yolu”nda her anın ne kadar değerli olduğu ve bizlerin nefsimizi ve Rabbımızı tanımada ne kadar önemli olduğunun farkına daha iyi varırız. Bu nedenle her anı “Kur’an ahlakı” ile geçirmek Kur’an ile hemhal olmak “Kur’an-ı Natık” oluşmasında önemli rol oynar. Beratta nefsini teslim ettiği Hakk’ın kişinin nefsine “Kur’an ile tecelli” ederek kişiyi Kendinle baki kılmasıdır. BEKABİLLAH haline ulaşmak kadirin zirvesidir. “Benim mucizem Kur’andır” hadisinden hissesini alıp “Kur’an-ı Natık” olmaktır. Bu hakikate binaen Hz. Ali (kv): “Ben Kur’an-ı Natıkım, yaşayan Kur’an’ım” buyurmuşlardır. Dolayısıyla kadir gecesi sadece Müslümanlara has bir lütuftur. Diğer milletlerin böyle bir gecesi yoktur. “Allah indinde din islamdır” (Ali-İmran/19) ayetinin kemalli zuhurudur. İrfan yolunda İslamın içindeki Ademiyet, Nuhiyyet, İbramiyet, Museviyet, İseviyet hakikatleri yaşadıktan sonra Muhammediyet mertebesinin yaşandığı en kemalli haldir.

Bu yüzden Hz. Resul (sav): “Ramazan ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Kadir gecesinin Ramazanda oluşu bu sırdandır. Oruç ile nefsin temizlenmesi (tezkiye) sonucunda yaşanılan kemaldir. İnsan-ı kamil olma mertebesine ulaşmaktır. İrfan yolu olmadan hakiki olarak “Muhammediyet” mertebesi yaşanamaz. Muhammediyet mertebesi, Kur’an-ı Natık olarak yaşamaktır. Kur’an ve Sünnet hakikatlerini yaşayarak hakiki ümmet olunabilir. Kadir gecesinde Kur’an’ı Kerim nazil olmaya başlıyor. Sana da Allah kelamının manaları nüzul etmeye başlıyor. Gönül Kabe’ne, nefsi natıkana nüzul eden ayetler hayata geçirilip yaşandıkça Kur’an yaşanıldığından, bu bilinçle geçirilen her an Kadir olmaktadır. Zirvesi ise Kur’an-ı Natık ve İnsan-ı Kamil olmaktır. Kur’an öyle bir kıymettir ki eksik olanı en kemalli hale götüren Allah kelamıdır. Harf libasına bürünen manalar yaşandıkça, nur olan Kur’an’a yani kendi nefsi hakikatine doğru yol alıyorsun demektir. Kur’an “Cemi esma ve sıfatı cami Zat” yani “tüm esma ve sıfatları toplayan Zat” olarak tanımlandığından senin nefsi natıkan esma, sıfat ve Zat tecellilerine mazhar olmaktadır. Miraç ile Kadirin arasındaki fark şudur: Miraç gecesinde kul Rabbına yükseliyor, Rabbine doğru irfana yol alıyor. Kadir gecesinde ise Rab kuluna ulaşıyor. “Billahi” sırrıyla “Allah ile” birliktelik halini sana bizzat yaşatıyor. Bu nedenle miraç olmadan, kadir gecesi olamıyor. Cenab-ı Hak bu hakikatleri Kur’an-ı Kerim’de kadir Suresi ile belirtmiştir. Kadir suresinde: “Bismillahirrahmanirrahim. İnnâ enzallahu fi leyletil kadr. Vema edrake ma leyletül kadr. Leyletül kadri hayrun min elfi şehr tenezzelül melaiketü verruhu fiha bi izni rabbihim min külli emrin selam hiye hatta matlail fecr” “(Kadir suresi)

Ramazan ayı öyle bir aydır ki Kur’an Ramazan ayı içerisinde indirildi. Kur’an sırrı ancak tezkiye olmuş, arınmış bir nefste zuhura çıkar. Oruç nefs tezkiyesi olduğundan Ramazanda farzdır. Tek gecelerde aranması, “Allah vitrdir (tektir) vitri sever” hadisi gereğidir. 27. Gece olmasının ihtimali ise Kur’anda belirtilen 27. Peygamber Hz. İsa (as)dır. 28. Peygamber Hz. Muhammed (sav)dir. Ancak iseviyet hakikatlerinden sonra Muhammediyet mertebesi idrak edilip kemal gerçekleşebilir. Son 10 gün içinde aranması bu kemalin bazı şahıslarda bu zaman içerisinde gerçekleşebilir. Bütün bir yıl içinde aranması “kemal hali” her an gerçekleşebilecek bir hal olduğundan ve her an kemale doğru yol alındığının idrakinde olunması hakikatine dayanır. İnsanlara Kur’an hidayet getirmesi için indirilmiştir. Kur’an hidayet kaynağıdır ve nefsi natıka bu hakikatlerle dürülmüştür. Programı hidayet üzeredir. Bu nedenle “Her doğan çocuk İslam fıtratında doğar”. Yani hidayet üzere doğar. Manevi doğum da bu hakikat üzeredir. Miraç ve Berat’la yaşanan hakikatler ile ancak hidayet arttırılır. Hidayetin zirvesi Kadir gecesidir. Kur’an bu nedenle açık beyan ve bilgilerle hidayet yolunun rehberidir. Bu nedenle Hz. Resul (sav) “Benim mucizem Kur’andır” buyurmuştur. Zira kendisi “Hadi” isminin en kemalli tecelli mahallidir. Tevhid ilmini mertebeleri ile açıklayan ana tebliğidir. Farklı mertebeleri kapsayan temel tevhid ve hidayet rehberidir. Bu hakikatleri belirten ayette şöyle buyurulmaktadır.

“Şehru Ramazan ellezi ünzile fihil kuran hüdenlinnasi ve beyyinatin minel hüda vel Furkan femen şehide min hünüişşehra fel yesumhu” (Bakara/185)

Mealen: “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”

Kur’an Hz. Resul (sav)’e “ikra” (Oku) emri ile gelmiştir. İkra, kendi nefsi natıkanın Kur’an sırrı açığa çıkar ve bu Kur’an hakikatleri yaşamına geçir anlamını taşır. “bismirabbikellezi” (Rabbinin ismi ile oku) (Alak/1) nefsinde tecelli eden Rabbın sayesinde bunun başarabileceğinin belirtilmesidir. Rab, kulun her an nefsinde tecelli halindedir. Besmele ile her başladığı iş hayırla neticelenecektir. Bu nedenle “İKRA” emri ile “Allah ile” “billahi” sırrı ile hüviyet beraberliğinin sırrının yaşamı da başlamaktadır. “Oku” yan “Allah ile” dir. Rab isminin tecellisi devamlı olduğundan, bu birlikteliğin farkın da olarak yaşanılan her an “Kadir” dir. Zira Kadir gecesinde kula tenezzül eden Hakk’tır. Hakk her an kişiyle beraberdir. Ancak kul gafleti nedeniyle bu bilgiden uzaktır. Kadir gecesi bu “hüviyet beraberliği” idrakini oluşturan gecedir. “Nerede olursanız O (Hüve) ilahi hüviyetiyle sizinle beraberdir” (Hadid/4) ayeti bu sırrı açıklar. “Oku” emri ile zahiren bu bilgilere ulaşmasını batınen ise bu birliktelik ile bu bilgilere “Allah ile” Kur’anın yaşanmasını emretmektedir. Nefsi natıka bu emri aldığında, kendinde dürülü olan Kur’an sırrını zaman içerisinde yaşama dökecektir. Zirvesi “Kur’an-ı Natık” olmaktır. “Oku” emrinde bu hakikat gizlidir. İlk ayet “Oku” iken, son inen ayet ise “Rabbınıza döndüreleceğiniz günden sakının” (Bakara/281) ayetidir. Bu iki emir arası yaşamı Kur’an-ı Natık olarak geçirmek her iki cihan saadetidir. Bu ise “Allah ile” birliktelik sırrına ulaşmaktan geçer. Kadir gecesi bu sırrı taşır. Muhyiddini Arabi Hz. (ks) “Hz. Muhammed’in ümmeti Muhammed’e Kur’anı ikram etmesi, Hz. Cibril’in Meryem’e ruhu nefh etmesi gibidir” buyurmuşlardır. İnna enzalna hu: Kur’an’ı (hu) biz indirdik. Hu; hüviyeti mutlakadır. Allah’ın Zati tecellisi ile alemlerde ve insanda kendi hakikatlerini açmasıdır. Bu sır insanın nefsi natıkasında “Kur’an sırrı” olarak dürülmüştür. “Ben insanın sırrıyım. İnsanda benim sırrımdır” buyurdukları bir yönüyle bu hakikattir. Alemlerde de fiili Kur’an, temsili Kur’an, tafsili Kur’an olarak her mertebede bir yönüyle Kur’an’ı açmıştır. Bu hakikate binaen “Ne var alemde o var Adem de” denmiştir. “Hu sırrı” ve “Hüviyet beraberliği” sağlayan bu hakikattir. Biz O’nu kadir gecesinde indirdik buyurarak, Kadir gecesini hüviyetiyle geçirme anahtarı kılmıştır. İdrak edilmesi gereken insanda ve alemlerde açtığı hüviyetidir. Hüviyetini ise Kur’an ile açıklamıştır. Bu hakikat aynı zamanda “Muhammeden Resulullah” sırrının da açıldığı gecedir. Zira Muhammed (İnsan-ı Kamil), irsal ettiği Kur’an ve Allah ilk olarak Kadir gecesinde “Oku” emri ile bir araya gelmiş ve “La ilahe illallah” hakikatini tebliğ gerçekleşmiştir. Bu nedenle Kadir gecesinde kelime tevhid ve şehadet en kemalli olarak yaşanır. Bizde bu hakikatleri yakîn olarak yaşadığımızda Kadir gecesini ihya etmiş oluruz. İdrak edilmesi gereken “Kur’anın” ve “nefsinin” ve “tevhidin” hakikatleridir.

Bu ise ancak “Nefsini ve Rabbını” bilme yolu olan irfani sayesindedir. Nefs tezkiyesini her anımıza yansıttığımızda, tezkiye olan nefsi natıkadan tüm varlığımıza “NUR” ve “KURAN” aktarılacaktır. Nefs tezkiyesi ve mücahedesi bu yolun anahtarıdır. İrfan yolu ile nefs mertebeleri tahsil edilip, gönül aynamız temizlendikçe, aynadan yansıyan Kur’anın sırrı olacaktır. Kalbimizden tüm vücudumuza bu nur ve sır, kanın damarlarda dolaştığı gibi her yanımıza ulaşacak bizi “göz nuru” ve “vücud nuru” haline çevirecektir. “Gözümün nuru namaz” buyurmalarındaki sır buradadır. “Namaz müminin miracıdır” buyurulması ve ana hedefin kadir sırrı ile Hakk’la Hakk olup beka kazanmak olduğunun vurgulanmasıdır.

Bin aydan hayırlı olmasıda “beka” sırrında yatmaktadır. “Bin” tasavvufta çokluktan kinayedir. Tevhid ve beka haline ulaşan kendi nefsinde bu çoklukları cem eder. Bütün zamanları “AN” sırrı ile nefsinde toplar. Kısaca kadir sırrına ulaşan tüm zamanları bünyesinde topladığından lâ mekan (mekansızlık) lâ zaman (zamansızık) vasıflarıyla yaşar. Böyle bir kişinin nazarında zaman Allah’ın Dehr ismiyle tecellisinden ibarettir. Her isimde izafi olduğundan zamanda izafidir. Tevhid ise izafetleri kaldırmaktan ibarettir. Kadir gecesinin bir sırrıda izafetleri kaldırıp “Allah ve Hu” sırrıyla “uluhiyet” ve “hüviyet” ve “hüviyet” tevhidini yaşatmaktır. Bu sırra ulaştıran ise “nefsi ve tevhidi irfan yolu” dur. Bu nedenle miraç hasıl olmadan Kadir gecesi tam manasıyla gerçekleşmez. Yaşanan tüm kadir geceleri bu sırra ulaşmada mertebelerdir. “Tenezzelül melaiketü verruhu fiha bi izni Rabbihim” (Kadir/4) “Melekler ve ruh Rabbinin izniyle iner (nüzul eder)”. Melekler esma-i ilahiye nurları ve kuvvetleridir. Ruh ise Allah’In Zati ve sübuti sıfatlarıdır. Kur’an “Cemi esma ve sıfatı cami Zat” yani “tüm ilahi isim ve sıfatları toplayan Zat” olduğundan bu gecede Hakk “Allah” ismiyle yani tüm isim ve sıfatları ile kullarına ve aleme tecelli eder. Tenezzül ise Hakk’ın tüm mertebelerde onlara birlikteliğini temsil eder. Kur’an ve Allah ismi sırf rahmettir. Bu nedenle Allah’ın bu tecellisi rahmet üzere rahmettir. Sırf hidayettir. İsim ve sıfatlarını nefsimize gerçek hüviyetleri ile inmesidir. Bu ise farkında olunsada olunmasada nefse “ruh” vasfını kazandırır. Tüm bu isim ve sıfatların ortaya çıkışı “Rab” ismi kanalıyladır. Bu nedenle “Rabbinin izni ile” buyurulmuştur.

Nefs, Rabbın tecelli mahallidir. Nefsi natıka bunun merkezidir. Tüm vücutta hakimdir. Nefse olan isim ve sıfat tecellileri ile Rabbını tanımak mümkündür. “Nefsini bilen Rabbını bilir” hadisinin bir açılımı da budur. Nefsinde toplu halde bu tecelli kişi gaflette değilse, nefste ilim olarak büyük izler bırakır. Kişiye bu tecelli nefs mertebesinin gerekleri üzere ve üzerinde bilgiler verir. Rahmet kaynaklıdır. Kişi böyle bir idrakte ise nefsinde yaşadığı tecellileri tek tek bilmesede, toplu bir ilim ve irfan bıraktığını hisseder. Bunun açılımını zaman içerinde varlığında yaşar. Allah’ın kadir gecesinde toplu ve öz olarak bıraktığı ilmi ve irfanı, zaman içerisinde farklı ve tafsil olarak yaşar. Tıpkı Kur’an’ın 23 yılda tamamlanması gibi. Melekler esma bilgilerini hidayet üzere bırakırlar, ruh ise sıfat bilgilerini sunar (Hayat, ilim, irade, kudret, sem, basar, kelam). Bu ruh Ruhul Kudüs’tür. “Ve eyyednahu bi ruhil kudus” (Bakara/253) “Biz onu ruhul kudus ile destekledik” hadisinin fiilen yaşanmasıdır. Bunun üstündeki ruh Ruhul Azam olup Allah’ın Zati sıfatlarının tecellisidir (Vücud, Kıdem, Beka, Vahdaniyet, Kaim bir nefsihi, Muhalefetüllul Havadis). Bu tecellinin mazharı nefsi natıkanın hakikatidir.

Kısacası nefsi natıkanın en kemalli donandığı gecedir Kadir gecesi. Bu hakikatlerle dolu olan nefsi şöyle belirtir Allah: “Ben Ademi kendi suretimde yarattım” ve “Ben Ademi Rahman suretinde yarattım”. İşte Hakk’ın “İnsan benim sırrımdır. Ben insanın sırrıyım” buyurdukları hakikat budur. Kadir gecesi bu açıdan insanın ayan-ı sabite (ilmi hakikat) olarak farkındalığın yaşanmasıdır. Böylesine bir hakikat heba edilirse, bunun mesuliyeti kime aittir? Bu nedenle Hz. Ali (kv) “Kadrini bilene, haddi aşmayana Allah rahmet eylesin” buyurmuşlardır.

İşte sen Hakkın karşısında kadrini bu hakikatlerle bildin ve kul olarak “sınırlanmış” ve “kayıtlanmış” hüviyetinle Allah’ın sınırlarında yaşarsan (Kur’an sırrı ile) haddini de aşmamış olursun. Bu iki hakikati birleştirdiğinde Allah’ın rahmet denizinde yüzen olursun. Hemde ebedi ve baki olarak.

“Selamın hiye hatta metlail fecr” (Kadir/5) “O gece tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir”

Kadrini bilen kişi Allah’ın “Selam” ismi kapsamına dahil olur. Yani BEKA kazanır. Fecr zamanı aydınlığa yani isim, sıfat ve Zat tecellileri içinde olduğunu fark etmektir. “O her an bir iştedir (tecellidedir)” (Rahman/29) ayetinin sırrıyla bu tecelliler ezeli ve ebedidir. Ölümde bir tecellidir. Tecelliler bu nedenle kesilmez. Kişi nefsinin Allah’ın isim, sıfat ve Zat tecellileri içinde olduğunu fark etmesi ve Kur’an-ı natık olarak yaşaması o kişinin BEKABİLLAH sırrına ulaşması demektir. Böyle kişiler Efendimizin “Müminler ölmez bir diyardan diğer diyara intikal ederler” sırrını “ölmeden önce ölerek” bugünden yaşarlar. Ayette “fecr” olarak bildirilen hakikat Fecr suresinde gizlidir. “Ey mutmainne nefis. Sen ondan razı O senden razı olarak Rabbına dön. Kullarım arasına gir. Cennetime dahil ol” (Fecr/27-30) ayetinin muhatabı olarak, nefsi bu hitabı olarak “irfan cennetinde”, “Zat Cennetinde” yerini bugünden alır. Nefsi natıkanın hakikatinin farkında olarak her şeyi ve herkesi kendi mertebesinde değerlendirerek, Hakk’la Hakk’ça yaşama Kur’an-ı Natık olarak yaşamaktır. Bu nedenle Kadir gecesi kendi hakikatini ve alemlerin hakikatini idrak ettiğin gecedir. Kendi hakikatini idrak vitriyet, alemlerin hakikatini idrak ferdiyet olup ikisini birleştiren tevhiddir. Kelime-i tevhid ve kelime-i şehadet bu idrakin özüdür.

Her nefis bu hakikatleri idrak edip yaşamına soktuğu mertebededir. Kişinin mertebesini ilerletmesinin yolu, irfan ve tevhid yoluna girip Kur’an ve Sünnet’e uymak ve Peygamber varisleri arifibillahlardan bu hususları nasıl yaşama sokacağına dair ilmi ve irfanı tahsil etmekle mümkündür. Kişinin kendi hakikatine ulaşmasının yolu ancak kendi nefsinden geçer. Alacağı iradi kararlar ve Allah’tan yardım dilemesi ile kendi kadir gecesini yaşaması mümkündür. Herkes Allah’ın indindeki kendi kadrini ancak bu yolla idrak edebilir. Kendi hakikatine yol alacak sensin. Ayetleri bünyende ve çevrende yaşayacak olanda, bu kararları verecek olanda sensin. Bu konuda sana yol gösteren rehberler ise Senin Cebrail’in konumundadırlar. Karar başlamaktır, başlamak ise bitirme yoluna girmektir. Bu hakikati belirten Hacı Bektaşi Veli (ks) şöyle buyurmuştur:

 

Hararet nardadır sacda değildir
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüste Mekkede Hacda değildir

Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma
Gerçek erenlerin sözünden çıkma
Eğer insan isen ölmezsin korkma
Aşığı kurt yemez uçta değildir

Gönül kabesine girmesin hülya
Nefsine hakim ol düşme bed huya
Kirleri arıtan baksana suya
Hep yüzü yerlerde bucda değildir



önceki sayfa               sonraki sayfa
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam31
Toplam Ziyaret840356
Hava Durumu
Saat
Takvim