Üyelik Girişi
Site Haritası
Önerilen Siteler

irfan yolu

İRFAN YOLU (MİRAÇ)

“Nefsini bilen; Rabbını bilir” hadisi gereğince, Rabb olan Allah’a irfan sahibi olmanın yolu, kişinin kendini, zatını ve bu kimliği oluşturan nefsine arif olmaktan geçmektedir.

Nefsin hakikatinin, “genel vücud tecellisi” olan nefesi rahman tecellisi ile halkedilen nefsi natıka (konuşan, idrak eden nefis) olduğu belirtildi. Nefsi natıka Allah’ın Zatı sıfatlarının mazharı olup, aslı Allah’ın Nurundan ve Kur’an’ın sırrındandır. İnsanın, ezeli ve ebedi Zati ilimdeki hakikatine “ayan-ı sabite (sabit hakikat)” adı verilmektedir. İnsanın gerçek hakikati Allah’ın Zati ilminde mevcuttur. İşte bu hakikatin zuhura, açığa çıkıp dünyada şehadet aleminde var olması için nefs-i natıka insana lütuf olarak verilmiştir. Veriliş amacı ise, aslına ulaşarak Allah’ı bilmektir. Allah’ın Zati ilmindeki bu hakikat taayyün mertebelerin de “iniş=nüzul yolunda” geçtiği her mertebeden sıfatlar alarak aslı perdelenir. Dünya yaşamında da çevreden aldığı bilgi, etki, ahlaklar vb. ile aslına dışarıdan farklı şeyler ilişir, bulaşır. Bu sonradan arız olan bu sıfatlar nedeniyle aslından uzaklaşır, birlik halinden çokluk alemine döner. Bu olayı şu örnekle açıklayabiliriz:

Allah’ın Zatını, Zati ilmini okyanusa benzetirsek, kişinin nefsi natıkası (nefsin hakikati) bu okyanusdan alınan bir bardak suyu temsil eder. Bir bardak su, okyanus değildir yani tam olarak Zatı, Zati ilmi temsil etmez. Ancak Zatından’da ayrı değildir. Bir bardak su okyanustan alındığından O’nun alındığı ölçüde zatını, sıfatlarını ve isimlerini özetle bütün özelliklerini taşır. Yani Zatının aynı değildir, ama Zatından ayrıda değildir. Bu bir bardak su okyanusta yer aldığında, her dalgada (Allah’ın tecellisi), okyanusun aldığı özellikleri (kendisine yansıyan tecelli) taşır.

Bir örnek daha verilecek olursa; bir akarsu kaynağından çıktığında tertemizdir, arıdır, saftır. Kaynaktaki su tam özellikleri taşır. Nefsi natıkayı bu kaynaktaki suya benzetirsek, akarsunun yatağında akarken aldığı özelliklerle (çevresinden, dışından, yatakta giderken yatakta ki mertebelerden) kirlendiği gibi, nefsi natıkada dünyaya gelene kadar ve dünya da kendinin farkına varana kadar aldığı sıfatlar ve özellikleri ile kirlenir, paslanır, farklı ahlaklara bürünür. Okyanustan yada akarsudan alınan bir bardak suyu “nefsi natıka” mız kabul edelim, varsayalım. Hakikatimiz olan nefsi natıka, Allah’ın Zatından taayyün ve tecelli mertebelerini katederek şehadet alemine ulaştığında, aslı örtülmüş olmaktadır. Dünya hayatında edindiği bilgi, tecrübe ve alışkanlıklar ile vasfı değişmiştir. Çoklukla perdelenmiş, yeni vasıflar kazanmıştır. Aslına, sonradan başka şeyler eklenmiş, bulaşmış ve kirlenmiştir.

İrfan yolu, aslından uzaklaşmış, örtülü olan, vasfı değişik özelliklerle, sıfatlarla değişmiş olan nefsi natıkanın hakikatine, yeni kendi aslımıza ve hakikatimize yapılan yolculuktur. Suyun nasıl arındırma işleminin birçok mertebesi varsa irfan yolunun da mertebeleri vardır. İrfan yolculuğunun sonucu, nefsimizi bilip, nefsimize arif olmak ve bu kanal ile Rabbımıza arif olmaktır. Allah’ı kendi varlığımızda bulmak ve O’nunla yaşamaktır.

Öncelikle nefs terbiyesi, nefs mücahedesi aracılığıyla, bir bardak sudaki yani nefsimizdeki örtüleri kaldırıp, kirleri ve sonradan eklenmiş olan vasıfları temizleyip, asli özelliklerine döndürmektir. Nefsin tezkiye edilip arındırılması, tıpkı suyun zahiri (dış) ve batını (iç) olarak tam temizliğinin yapılması gibidir. Suyun ana kaynağındaki asıl vasfını kazanmasını sağlamaktır. Suyun asli özelliğinin anlaşılıp, kavranması okyanusla hakikatinin aynı olduğunun idrak edilmesi ise tevhid hakikatini oluşturur. Zira su asli vasfı olarak tekdir. Çokluğu oluşturan ise ondaki dalgalara (tecelliler) benzer. Dalgalar çoktur. Ama okyanus asli tekliğinde BİR dir. Bu özelliklerdeki temiz, arı, duru suyun içilip tadılması o suyu tanımaktır, tatmaktır. Bu nedenle “tadmayan bilmez” denmiştir. Tadılan suyun bünyeye dağılıp, yayılıp tüm vücuda hakim olup, davranışlarda ve fiillerde su ile, onun verdiği güçle hareket etmek ise o su ile hemhal olmaktır. Su ile yaşamaktır. Özetle suyun ahlaki ile ahlaklanmaktır, vasıflanmaktır. Kur’an ahlakını hayata geçirmektir. Kur’anla yaşamaktır. Nefsi natıkayı aslı olan Zatı nur olan Kur’anı Natık haline yeniden döndürmektir. Aslına döndürmektir. Hedef, aslı olan Kur’an’a kavuşan ve O’nun diliyle konuşan, O’nunla yaşayan bir hale varmaktır. Peygamber ahlaki ile ahlaklanmaktır. Bu nedenle “tasavvuf güzel ahlak” tır buyurulmuştur. Çıkılacak irfan yolu özetle budur. Her ilmin prensipleri ve metodları, düzeyleri olduğu gibi tasavvufunda metodları ve mertebeleri vardır. Mertebelere riayet şarttır.

Allah Nur, Alim ve Hakim isimleri ile nefsimize tecelli ederek, irfan yolunu bizlere kolaylaştırması ve hazmını vermesini niyaz ederim. 

NEFS MERTEBELERİ VE NEFSİ NATIKA

Nefs-i natıka tek bir hakikat iken, mertebelerindeki ahlaki özellikler ve sıfatlara göre farklı isimler alır. Şöyleki

  1. Nefsi emmare:        Nefsi natıka bu mertebede “nefs” adını alır.
  2. Nefsi levvame:       Nefsi natıka bu mertebede “ruh” adını alır.
  3. Nefsi mülhime:       Nefsi natıka bu mertebede “kalp” adını alır.
  4. Nefsi mutmainne:   Nefsi natıka bu mertebede “akıl” adını alır.
  5. Nefsi radiye:         Nefsi natıka bu mertebede “ sır” adını alır.
  6. Nefsi mardiyye:     Nefsi natıka bu mertebede “hafi” adını alır.
  7. Nefsi safiye:         Nefsi natıka bu mertebede “ahfa” adını alır.

Nefs-i natıka her mertebede perde ile örtülmüş ve her mertebede bir isim almıştır. Sadece hakikat örtülmüş, her nefs mertebesindeki perde açıldıkça “nur” a ulaşılması söz konusu olmuştur.

Nefsi Natıka’nın geçtiği taayyün mertebelerinden değişik, sıfatlar alarak örtülmesini, onun her mertebede bir elbise giyinmesine benzetebiliriz. Nefsi natıka, şehadet aleminde yerini alana kadar geçtiği her mertebeden, o mertebenin özelliklerinin vasıflarını, özelliklerini, ilmini alarak, bir üst mertebeyide bu elbise ile örterek zuhura çıkmıştır. En sondada beden elbisesi ile birleşerek dünya sahnesinde yerini almıştır. İşte bizde her bir nefs mertebesinde belirli vasıflarla örtünmüş olan nefsi natıkamızın aslına ulaşmak için, uruç (yükselme) anında, nefsi natıkamızın o mertebedeki elbisesinin özelliklerini, vasıflarını tanımak ve tanıyarak bu yolda aslımıza doğru yol almalıyız. O mertebenin elbisesini tanıyıp, elbiseden faydalanmak için o mertebenin önce ilmini almalı daha sonra da bu ilmi, amele ve hale çevirmeliyiz. Hz. Mevlana (ks) bu özelliği de vurgulamak için şu ifadeyi kullanmıştır. “Hz. Muhammed’in (sav) her mertebede bir elbisesi vardır. Her mertebede o mertebenin elbisesi ile görünür”. Bizde uruç yolunda, nefsi natıkamızı daha iyi tanımak ve ona ulaşmak için, her mertebede Peygamber Efendimize tabi olarak, geçtiğimiz mertebeleri iyice tanımaya çalışmalıyız. 

Bize daha önce kullanmayı ve fonksiyonlarını ve özelliklerini bilmediğimiz bir bilgisayarın hediye edildiğini varsayalım. Ve bize bu bilgisayarı kullanmaya başladığımızda yani bilgisayarı nasıl-ne şekilde-ne zaman kullanılması gerektiği öğretildiğinde, ne kadar çok fonksiyonun olduğu ve her türlü bilgiye-görüntüye-vb. özelliğe kolaylıkla ulaşabileceğimizide öğrenmiş oluruz. Bilgisayarı ne kadar öğrenirsek, ondaki özellikleri açığa çıkarıp ondan çıkartırsak, bilgisayar hakkındaki ilmimiz ve irfanımızda o düzeyde olacaktır. Bilgisayardan ortaya çıkaramadığımız bütün özellikleri bizim için gizli bir hazine hükmünde olacaktır.

İşte Allah’ta bize nefsi natıkayı böyle gizli bir hazine olarak hediye etmiştir. Ondaki fonksiyon ve özelliklerle önce kendimizi, sonra alemleri ve dolayısıyla Allah’ın Zatını tanıyıp, tüm güzelliklerin gözler önüne serilmesini murad etmiştir. Bize düşen görev bu gizli hazineyi tanımak, fonksiyonlarını, özelliklerini her mertebede zuhura çıkarmak, nefsi natıkayı veriliş amacı doğrultusunda kullanmaktır. Ki kullanım kılavuzu da Kur’an ve Sünnet-i Muhammediye’dir. Gizli hazine olan nefsi natıka bilinmez, tanınmaz, yerli yerince, Hakça kullanılmazsa, onun hazine olduğu bilinemez, bu hazineden faydalanılamadan bu dünyadan göçüp gidilir. Hazineden faydalanmadığımız içinde “nefsimize zulmetmiş” “hakkını vermemiş”, başkalarınıda bu hazineden faydalandırmamış olarak sorumluluk altına girmiş oluruz. Allah’tan nefsi natıkayı bilip, hakkıyla yararlananlardan olmamızı kolaylaştırmasını niyaz ederiz. 

Tek bir hakikat, farklı sıfatlar ve özellikler ile çoğalmıştır. İrfan yolunun amacı (seyri süluk) bu nefsin hakikatine sonradan arız olan, bulaşan, ilişen özellikleri nefs mücahedesi ve nefs muhabesi aracılığı ile terbiye ve tezkiye (arındırma) çalışmalarını bir manevi rehber (arif mürşidi kamil) kanalıyla, onun yardımıyla gerçekleştirmektir. Böylece aslına, Rabbına kavuşmaktır amaç.

İrfan yolu (seyr-i süluk) kişinin kendini ve Rabbını tanıdığı miraç yoludur.

Miraç kalpte, gönülde yapılan Hakkın Zatına ulaştıran yoldur. Arifibillah Bekir Sıdkı Visali Hz.leri bu yolu bir şiirinde şöyle açıklamıştır:

KALBİN MİRAÇ YOLU

 

Kalbin yedi tabakası miraç yolu bilmeli

Sadır’dır anın biri-nuru İslam madeni

Fuaddır ikincisi keşfi ayan madeni

Zakirlerin rüyası tecelli-i esma nurları

Zatı kalbdir üçüncü nuru iman madeni

Kamil olsa imanı tecelli efal şuhuda

Şegaftır dördüncüsü, aşkı ilahi madeni

Kaplar aşkın envarı görmez hakdan gayrıyı

Habbetül kalb beşinci muhabbetullah madeni

Hakayıkı eşyanın aslı nuru Muhammed şuhudu

Noktayı süveyda altıncı ilmi ledün madeni

Sırrı kader şuhudu kabe kavseyn makamı

Beytü izzet yedinci, ilmü esrar madeni

Allahın hazinesi zatü ehad makamı.

 

İrfan yolu ile kalpte yapılan bu yolculuk ile kişi kendini ve Rabbını tanımış olur. “Namaz müminin miracıdır” hadisi ile kişi namaz kanalıyla Hakk’a ulaşmaya çalışır. İrfan yoluda kişiyi Hakk’a ulaştıran Miraçtır. İrfan yolunun sonuda Rabbına varır. Bu nedenle irfan yolcuları çalışmalarına başlarken 2 rekat “miraç namazı” kılarak yola çıkarlar. İrfan yolunda hergün yapılacaklar ise şöyle özetlenebilir:

  1. 2 rekat Miraç namazı kılmak: Amacı nefsi natıkaya geldiği yolları hatırlatmak, Hakla irtibatı sağlamaktır.
  2. Haşr suresinin (59. Sure) 22-23 ayetleri Hüvellahüllezi ….. den itibaren okunur. Ayetlerin amacı Allah’ın ilahi hüviyetini nefsimize her mertebede özellikleri ile hatırlatmak, yaşama geçirmektir.
  3. 100 adet “Estağfirullah” tefekkürle zikredilerek kirlenen, paslanan “nefs aynası”, nefs muhasebesi yardımıyla, ve zikrin nuruyla temizlenir.
  4. 100 adet “Salavatı şerife” “Allahümme salli ala seyyidina Muhammed” tefekkürle zikredilerek temizlenmiş olan “nefs aynası” “Nefs-i Muhammediden feyz, ilim, ahlak almak üzere hazırlanıp, bu mertebeden faydalanılır. Nefs-i Muhammedi kişinin “nefs aynasına” yansıyarak, kişi orada nefsinin mertebesine göre hakikati Muhammediden feyz, ilim ve ahlak alır.
  5. 100 adet bulunduğu nefs mertebesinin “tevhid zikrini yaparak, nefs aynasına yansıyan çokluk (kesret) hükümlerini tek, bir gerçeğe Allah’la Allah’a yönelmiş olur. Böylece Allah’tan Hakikati İlahiden mertebesine göre feyz, ilim ve ahlak kazanmış olur.
  6. 100 adet “Lâ ilahe illallah” zikri tefekkürle yapılıp, her 100 adette “Muhammeden Resulullah” zikrini ekleyerek Allah’ın uluhiyetinden (ilahlık) ve Kur’an ve Sünneti Muhammediden alınan feyz, ilim, ahlak zuhura çıkartılır. Günde 700 adet yapılması tavsiye edilir. Ama en gerçekçi zikir konuları anlatılan mertebeler tefekkür edilerek yapılan zikirdir. Bu şekilde yapılan zikirler, mertebesinin nuruna kişiyi ulaştırır.
  7. Zikirlerin bitiminde 3 ihlas 1 fatiha okunup Adem (as), Muhammed (sav) ve validelerimizin ve bağlı olduğu Pir’e ve diğer Piran hazeratının ve müminlerin ruhlarına hediye edilir.
  8. Kişinin ders mertebesi daha ileride ise o mertebenin zikri ve tevhid zikri ilave edilir.

Tevhidin aklımıza yakınlaştırılması için şöyle bir örnekle açıklayabiliriz:

Etrafımızda binlerce ayna olduğunu ve bizim bu aynaların ortasında yerimizi aldığımızı varsayalım. Aynaların da hepsinin farklı özellikler arzeden tümsek, çukur, eğri, büğrü, kırık, çizili, bazı yerleri boyalı vs. olarak yerleştirildiğini farzedelim. Bizim zatımız aynaların istidatlarına, kabiliyetlerine ve özelliklerine göre aynada zuhur edip, ortaya çıkacaktır. Tek olan zatımız aynalarda çoğalmış, aynaların özelliklerine göre de zatımız değişikliklere uğramış olacaktır, zatımızda bir değişiklik olmadan…

İşte Allah’ın Zatıda, alem aynasında her mevcutta farklı özellikler ile mevcudların kabiliyetine göre zuhura çıkmaktadır. Allah’ın Zatında bir değişiklik yoktur. Alemlerdeki her mevcud kendi kabiliyeti, istidatı ve özelliklerine göre alemdeki yerini almıştır. Allah’ın Zatı çoğalmamış, her mevcudda kabiliyetine ve istidadına göre tecelli ile görüntüye çıkmıştır. Allah’ın Zatının tek ve bir oluşuna bir halel gelmemiştir. Allah mutlak birliğini asli olarak korumuştur. Alem aynasındaki görüntüler çoğalmıştır. Alemdeki her mevcud Zattan hissesine düşen pay kadar, onu yansıtmıştır.

Tevhid zikirleri yapılırken, bu benzetme dikkate alınacak olursa, nefs aynanıza yansıyan çoklukları (kesret) birleyip, bu çoklukların O’nun uluhiyeti Zatının farklı mertebelerden zuhurları olduğunun idrakine varmamızı kolaylaştıracaktır.

Kişi 24 saat içinde dilediği ve müsait olduğu şartlarda bu çalışmaları yapabilir. Bu çalışmaları yaparken, Allah’tan gafil olmayarak dünya hayatıda özenle yerine getirilmelidir.

İrfan yolunda müsait zamanlarda söz konusu çalışmalar yapılırken, bu çalışmalarında yaşamın içine sokulması gerekmektedir. Ki yapılan çalışmalar, hayatta yerini alsın, bizde “alışkanlık” ve “hal” durumunu alsın. Örneğin hayatın içinde bir hata, kusur, günah işlediğimizi fark ettiğimiz anda “estağfirullah” diyebilmeliyiz. Yaşadığımız olaylarda irademizi Kur’an ve Sünneti Muhammediye’ye yönlendirip, fiilimizi bu doğrultuda yaptığımızda “fiili salavatı şerife” yi zuhura getirmiş oluruz. Hayatın içinde Allah’tan gafil olmayarak, “el işte, gönül Hakta” yaşantısını gerçekleştirdiğimiz oranda da “Kelime-i Tevhidin” hakkını vermiş oluruz. Böylece bireysel zikir ve tevhid eğitimini hayatımıza alarak, Hakla halkın içinde eğitimimize devam etmiş oluruz. Zira hadisi şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Bildiği ile amel edene Allah bilmediklerini öğretir”. “Allah vaadinden dönmez” ayetinin teminatı altında, bu konuda ne kadar gayretli olursak, Allah’ta ona göre bize yardımcı olacaktır. Bize düşen görev gereken gayreti ve azmi göstermek, ondan sonrada Allah’a tevekkül etmektir. İrfan yolu mertebeleri aşıldıkça bu işler daha da kolaylaşacaktır.

Her günkü çalışmalar, bu sistem üzere devam ederken, görülen rüya, zuhurat ve gelişmelere göre yeni ilavelerle batın yolculuğuna, irfani miraç yolculuğuna devam edilir.

Yolculuğun aşamalarını belirten Arifibillah Bekir Sıdkı Visali Hz.nin 2 kasidesi faydalı olur ümidiyle irfan yolcularına sunulmuştur.

HAKİKATİ NEFİS

Zatı nefis, nefesi rahman ey arifi hakikî.
Ol nefesten zahir oldu muhabbeti ilâhî.
Ol muhabbet sulbü pederden rahmi madere düştü.

Ol muhabbet deriden sureti beşer dünyaya geldi.
Ol muhabbet iklimi bedende nefsi sultani oldu
Ol muhabbet fenkihu ile kesreti hayale daldı.
Ol muhabbet şehri hayalde vâhime ile evlendi.
Hırs, tamah, şehvet, gazap ve nefsi emmare oldu.
Ticaret, kanaat, doğruluk nefsi mülhime oldu.
Yiyip içip, ciması nefsi levvame oldu.
Tedbiri âkil her işte hata eyler.
Elbette sırrı kader hükmünü icra eyler.
Tedbiri akılla beyhude telâş abestir.
Tâbi ol Resulüne her işi hüda eyler.
Ol muhabbet, şehri fikirde akıl ile evlendi.
İlm-ü irfan kesbiyle nefsi mutmain oldu.
Ol muhabbet şehri kalpte ruh ile evlendi.
Tevekkül, sabır, rıza, teslim, raziye ve marziye oldu.
Ol muhabbet melekûtda Ruhul kudüsle evlendi.
Misl-i İsa sâfi olup mevtaları diriltti.
Sıdkıya zatı nefis, nefesi rahman makarri.
Nur'u yezdan, Sırrı Kur'an makamı.

MARİFETİ NEFS

Nefsi bilmek Rabbı bilmekdir buyurdu ol Resûl
(Men arefe nefse hu fekad arafe rabbe hu) buyurur
Hakikati nefis bir durur sıfatları yedidir

1 — Nefsü emmare biri hem Göktür anın rengi
Sıfatlan yedidir hem hayvani vahşidir
(Leemmaratün bissui) mazharıdır
Hırsu tamah, şehvetü gazap huyudur
Buğzu haset hem bahillik filidir
Darb-ı zulüm, hübbü Dünya zevkidir
Selbü Dünya, mevtü canı havfidir
Lâ ilahe illallah zikri hem necatıdır
Mürşidinin himmeti hem ana irşadıdır

2 — Levvamedir ikinci hem kızıl anın rengi
Sıfatları yedidir hem hayvanı ehlidir
Hamakat, cehalet, kızı bü gaybet huyudur
Kesreti ekil cimaü nevim filidir
Davul önünde oynaması zevkidir
Kürsü dibinde ağlaması havfidir
(Lâ uksimü binnefsil levvame) mazharıdır
Allah, Allah, Ya Allah zikri hem necatıdır
Mürşidinin himmeti hem ana irşadıdır

3 — Mülhimedir üçüncü hem yeşil anın rengi
Sıfatlan yedidir hem hûlkı şeytanidir
Üçbü kibir, mekrü riya huyudur
Fitnevü fesat, itlâli nas filidir
(Feelhemehe fücurahe ve takvahe) mazharıdır
Zühtü tekva ziynetinde zahiridir
Fiskü fücur kemalinde batınıdır
Üçbüriya, hübbü medih zevkidir
Hudbin olup ibadette ham sofudur
Hu, Hu, Ya Hu zikri hem necatıdır
Mürşidinin himmeti hem ana irşadıdır

4 -  Mutmainnedir dördü hem beyaz anın rengi
Sıfatları yedidir hem hulki melekidir
Tevazuu ihlâsu amel halidir
Kanaat, sahavet, şecaat, iffet fiilidir
(Ya eyyetühennefsül mutmeinne) mazharıdır
Emrutaat hem ibadet zevkidir
Terkü taat, fiilimasiyet havfidir
Hak, Hak, Ya Hakk zikri hem necatıdır
Mürşidinin himmeti hem ana irşadıdır

 

5 — Razıyedir beşinci hem sarıdır anın rengi
Sıfatları yedidir hem ahlâkı velidir
Tevekkül, sabrı teslim, rıza halidir
Tezekkür, tefekkür, havf, rıza filidir
(İrcii ilâ rabbiki razıye) Mazharıdır
Hübbü keramet, keşfi melekut zevkidir
Selbü keramet, hücbü melekut havfidir
Hay, Hay, Ya Hay zikri hem terfiidir
Mürşidinin himmeti hem ana irşadıdır

6 — Marzıyyedir altıncı hem siyah anın rengi
Sıfatları yedidir hem ahlâki nebidir
İlim, Hilim, Marifet halidir
Aşku muhabbet, zevki sekir, irşadı nas filidir
(Tahallâku biahlâki resulûllah) mazharıdır
Cennetül efal, sıfatı zat zevkidir
Makamü cemide halka tasarruf havfidir
Kayyum, Kayyum, Ya Kayyum zikri hem necatıdır.
Mürşidinin himmeti hem ana irşadıdır


7 — Safiyedir yedinci hem yoktur anın rengi
Sıfatları altıdır hem ahlâkî hüdadır
(Tahallekubiahlakillâh) Mazharıdır
Tevhidi efal, sıfat zatta fanidir
Cem, Hazreti, Cem Cemül cemde bakidir
Duhulü şehri hakikat zevkidir
Hurucu şehri hakikat havfidir
Kahhar, Kahhar, Ya Kahhar zikri hem fenasıdır
Sıdkıya sırrı tarikat marziyyede hatemidir
Mürşidinin himmeti hem ana irşadıdır
Hem safiye şehri hakikat mebdeidir
Fettah, Fettah, Ya Fettah şehri hakikat fatihidir
Vahid, Vahid, Ya Vahid şehri hakikat sahibidir
Ahad, Ahad, Ya Ahad şehri hakikat ziynetidir
Samed, Samed Ya Samed şehri hakikat ilmidir

Allah’ın irfan yolcularının nefislerine Alim ve Nur isimleri ile tecelli ederek, yollarını kolaylaştırması niyazıyla.

Gayret bizden, muvaffakiyet Allah’dandır.


önceki sayfa            sonraki sayfa
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam86
Toplam Ziyaret840750
Hava Durumu
Saat
Takvim